Kabrimin ilk gecesi!
Türkiye'de türkü formunda ilahi söyleyenler var. Ve bunların kasetleri/cd'leri oldukça çok satıyor. Doğrusunu isterseniz bunları pek dinlemem. Pek de şık bulmam.
Ancak halkımız bunları dinliyor ve bunlarla verilen mesajı alıyor olmalı ki, çok satıyorlar. Cemal Kuru bunlardan birisi. Son çıkarttığı albüm 400 bin satmış mesela. Türkiye şartlarında oldukça iyi bir rakam. Popçu çocuklardan daha çok satmalarına sevinmedim değil doğrusu. Bu ismi Kadir Çelik'in televizyon programında duydum.
Programda İstanbul'da ayaklarına taş bağlanarak denizin dibinde bulununmuş 16 yaşındaki iki gencin Cemal Kuru'nun "Ölüm bizi çağırıyor" adlı ilahisini dinledikten sonra intihar ettikleri ima ediliyordu.
Bu doğru olma ihtimali oldukça düşük bir iddia. Ama bilmiyoruz tabi o iki gencimize ne olduğunu. Cemal Kuru'nun ilahilerini youtube.com'dan dinlediğimde bu ilahilerin insanı ölüme götürme ihtimalinin hiç olmadığını anlıyorum. Çünkü ilahide daha çok ölümden sonraki hayatın dehşetinden bahsediyor.
Kabir hayatı, cennet, cehennem anlatılıyor. Dolayısıyla bu ilahileri dinleyip intiharı seçmek değil, bilakis ölümden mümkün olduğunca kaçınarak, yaşayarak ahiret için çalışmak gerektiğini düşünüyor insan. Çocukluğumdan hatırlarım, rahmetli Haydar dedemin de böyle kasetleri vardı. O bunlara "Divan" derdi ve her sabah namazdan sonra gün ağarırken evimizin bahçesinde sükunetle dinlerdi bunları. Sesini biraz da yüksek açardı ki bizler de duyup hiç olmazsa birkaç cümlesinden de olsa ders alalım! Ne diyor Cemal Kuru:
Saçlarına ak düşecek/ Gençliğin solup gidecek/ Kefenin var dikilecek/Ölüm bizi çağırıyor/Dünyaya saltanat kurma/Uyanık ol gafil olma/ Gönüller yap, gönül kırma/ Ölüm bizi çağırıyor...
Yani, bu sözleri dinleyip ölüme atlamak mantıklı değil. Çünkü bu sözler "yaşarken uyanık ol gafil olma, hayatta kimsenin gönlünü kırma, unutma ölüm var eğer aksini yaparsan hesap günü var" diyor. Ölümü düşünmek iyidir. İnsana hayatın geçici olduğunu hatırlatır. Ama elbette sürekli ölümle, ölüm düşüncesi ile yaşamak da pek mümkün olmaz.
O halde ölüm-hayat dengesi denilen dengeyi kurmak gerekir! Peygamberimiz de zaten "ölümü dilemeyin" buyurur. Cemal Kuru bazı ilahilerinde öyle bir kabir ve ötesi anlatıyor ki, değil ölmeyi düşünmek, intihara kalkışmak, mümkün olduğu kadar ölümden kaçmak gerekiyor. Tabi nereye kaçacaksın o da ayrı bir problem.
Doğrusu beni etkiledi. En çok da "Kabrimin ilk gecesi" adlı ilahi, ama ölmeye değil yaşamaya azmettirdi:
Yer kazılır derin olur /Kazıldıkça serin olur/İçine giren kaybolur/Ah kabrimin ilk gecesi/ Kabir kurdu acı olur /Başlarının tacı olur/İlk gecesi acı olur/ Duman çıkmaz bacası yok/Kalkıp kazsam kapısı yok/İlk gecenin hesabı çok /Bizim evler ıssız kalmış/Yavrularım öksüz kalmış/Sizlerden ayrılmak varmış Tabutuma koyuyorlar/ Musallaya veriyorlar/ Namazıma duruyorlar/ Helalliğimi alıyorlar/ Tabutuma dalıyorlar/ mezarıma varıyorlar /Kefen çamur oldu gel./ Kabrime indirdiler/ Beytullaha döndürdüler/ Işığımı söndürdüler/ Gözüm görmez oldu gel... İşte böyle...