Safer ayı 3
Asr-ı Saâdet'ten zamanımıza kadar devam edip gelen halk inanışına göre, bu ayda akdedilen nikahı devamsız sayarlar. Hatta halk arasında bu aya boş ayı derler. Çünkü "Safer" lûgatta boş demektir. Dilimizdeki Sıfır kelimesi de buradan gelir. Araplar bu ayda birbirlerine yağmada bulunurlar ve evlerini eşyadan hâli ve boş (Safer) bırakırlardı. Bu sebeple yağma ayına Safer denmiştir. İşte bu hadis-i şerif ile, Safer ayının uğursuz kabul edilmesi men olunmuştur. Çünkü Safer ayının diğer aylardan hiçbir farkı yoktur. Diğer aylar zamanın bir dilimi olduğu gibi Safer ayı da zamanın bir dilimidir. Bu batıl akide cahil halk arasında yaşamakta ve Safer ayında nikah yapmanın uğursuzluk getireceğine inanılmaktadır. Bu batıl inancı yıkmak için İslâm alimleri mücadele etmişler, hatta pek çok alim özellikle bu ayda nikah kıymışlardır. Buharî'nin bir rivayetine göre, Hz. Âişe (R.Anha) validemiz: Benim nikahım da, zifâfımda Safer ayında idi, buyurduklarına göre, Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz bu hurâfevi fikrin izâlesine fiilen de çalışmıştır. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12/86) Bu bakımdan safer ayında evlenilmez, yoksa devam etmez; safer ayında doğan çocuklar uğursuz olur v.b. inanışlar tamamen batıldır, hurafedir.
İmam Malik'e, hadis-i şerifte geçen: "La safere" sözünün manası soruldu da: Cahiliye halkı Safer ayını helâl aylardan sayarlardı. Sonradan onu bir sene helâl, bir sene de haram saymaya başladılar. Hz. Peygamber (S.A.V.)Efendimiz de onların bu âdetini kaldırmak için:" Böyle bir sene helâl, bir sene de haram sayılan bir Safer ayı yoktur" buyurdu, cevabını verdi. (Ebu Davud, Tıp: 24, No: 3914)
İkinci te'vile göre Safer karında yaşayan bir takım kurtlardır. Câhiliyet devri itikatlarından biri de budur. Araplar karın boşluğunda yılana benzeyen bir hayvanın yaşadığına, insan acıktığı zaman o hayvanın heyecanlanıp, çok defa sahibini ısırıp öldürdüğüne inanırlardı. Hatta bunu uyuz hastalığından daha bulaşıcı sayarlardı. Bunun, insan veya havyan karnında bulunup, bulaşıcı bir hastalık olduğuna da inanırlardı.
Cahiliyyet devrinde bulaşıcı hastalıkların ilâhî bir te'sîre tâbi olmaksızın bizâtihi, yani kendi kendilerine sirâyet edip geçtiklerine inanılırdı. Halbuki her şeyde hakîkî müessir, ALLAH'ın irâdesidir. Bu irâde de hastalıkların geçmesinde bir takım sebepleri vasıta kılar. Bunlardan biri, hasta olan kimselerle temâstır. Hadisteki "Cüzzâmlıdan kaç!" emri, hastalığın başkasına geçme sebeplerinden birini en açık şekilde belirtmiştir.
İşte Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, "Yok" diye buyurmakla her iki manaya gelen Safer'in batıl ve asılsız olduğunu belirtmektedir. Hadis-i şerifte işaret buyrulan cahiliyye devrinin diğer batıl inançlarından bazıları:
a- Tıyere: Bir yolcunun sefere çıktığı sırada önünden bir kuşun uçması uğursuzluk sayılırdı ve böyle bir durumla karşılaşan yolcu yolculuğundan vaz geçerdi.
b- Hâme: Hâme, baykuştur. Bu kuşun bir evin üzerine konup da ötmesinin uğursuzluk getireceğine inanılırdı. Bugün bile cahil halk arasında böyle bir endişe vardır.
c- Gûl: Cahiliyye Araplarının inancına göre Gûl, tenha ve ıssız çöllerde insana değişik suretlerde görünerek yolunu şaşırtır, sonunda onu helâk eder. Hz. Peygamber (S.A.V.)Efendimiz bunların aslının olmadığını, cehalet devri Araplarının batıl inançları arasında yer aldığını bildirmiş ve bunlara itibar edilmemesini öğütlemiştir.
Binaenaleyh, Davud u Antakî'nin, Tezkire isimli eserinde yazılı olan şu hususlar kesinlikle doğru değildir: "Gökten inen bütün belâlar Safer ayının son çarşambasında iner. Bundan dolayı o gün insanlar üzerine çok zor gelir, işte o gün selâm ayetlerini okuyan, bir daha seneye kadar selâmette olur. Safer ayı namazı: Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi gece yarısından sonra, yeryüzüne nazil olacak, inecek belâlardan biiznil-lahi Teâlâ muhafaza olmak için sabah namazından evvel dört rekat nafile namaz kılıp birinci rek'at da Fatiha'dan sonra on yedi Kevser sûresi, ikinci rek'at da Fatiha'dan sonra beş ihlâs-ı şerif, üçüncüde Fatihadan sonra bir Felâk sûresi dördüncüde bir Nas sûresi okuyup selâm verilip dua edilecektir. Keza Safer ayının son çarşambasının gecesi veya gündüzü iki rek'at namaz kılıp birinci ve ikinci rek'at da Fatiha'dan sonra on bir ihlas-ı şerif okunacak, namazdan sonra yedi defa istiğfar edip el kaldırıp on bir defa Salât-ı Münciye ve sonralarında okunacaktır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.