Erdoğan’ın Mesajları
Kuveyt’te bulunduğumuz süre içinde Başbakan R. Tayyib Erdoğan’ın iki ayrı konuşmasını dinledik. Her ikisinde de önemli mesajlar vardı ve bu mesajlardan aldığım bazı kısa notları sizlere aktarmak istiyorum. Belki birçoğu ilgili haber ve yorumlarda aktarılanların tekrarı olacak, ama burada zikredilmesiyle yeni bir not düşülmüş olacaktır.
Erdoğan “Bizden Gazze’nin muhasara altına alınmasına, Akdeniz’de korsanlığa ve dokuz kardeşimizin şehit edilmesine sessiz kalmamız istendi. Vicdanımız buna müsaade etmez” dedi. Erdoğan konuşmalarında siyonistlerin Mavi Marmara gemisine saldırıları ve burada dokuz kişiyi vahşice şehit etmeleri olayından özellikle “korsanlık” olarak söz etti. “Saldırı, şiddet” olarak değil. Bu önemliydi. Gerçekten siyonistlerin Akdeniz’de Mavi Marmara’ya vahşice saldırıları tam bir korsanlıktı. Dolayısıyla bir devletin “haksız” bir şekilde başka devletin kara yahut deniz sınırlarını aşmak suretiyle de olsa gerçekleştirdiği saldırıdan farklıdır. Bu da işgalcilerin Filistin toprakları üzerinde kurdukları hâkimiyetin gerçekte “meşru devlet” değil korsan sultası olduğunu gösterir. Türkiye’nin aslında bu korsanlığa karşı tavrını daha da netleştirmesi ve böyle bir korsanlıkla diplomatik ilişki kurulamayacağını, çünkü diplomatik ilişkinin onu “yasallaştırma” anlamına geleceğini açıkça ortaya koyması gerekir. Buna önce ekonomik kurumlarımızla, sivil toplum kuruluşlarımızla, medya organlarımızla başlarsak diplomatik stratejinin de önünü açabiliriz.
Erdoğan, Türkiye’nin hâlen Suriye, Ürdün ve Lübnan’la vizeleri kaldırmak, ekonomi ve dış ilişkiler alanında koordinasyon oluşturmak suretiyle dörtlü bir bölgesel ittifak kurduğunu, bunun çerçevesini genişletmek istediğini dile getirerek “Avrupa bir shengen uygulaması koyuyor da biz niye koyamıyoruz?” sorusunu sordu. Bu konuda “biz Kuveyt’e kardeş diyorsak bunun ilişkilere de yansıması gerekir; karşılıklı ziyaretlerde engeller çıkarmamalıyız” diyerek Kuveyt’e de güzel bir mesaj verdi. Biz bunu yıllardan beri savunuyoruz. Aslında mevcut sınırlar bizim değil emperyalizmin çizdiği sınırlardır. Bakın bugün aynı sınırı Sudan’ın ortasına çizmeye çalışıyorlar. Kendileri aralarındaki sınırları kaldırmak için shengen uygulaması başlatırken İslâm coğrafyasına yeni sınırlar çiziyor, bununla kalmayıp aynı sınırları kafalara da çiziyorlar. Üstelik coğrafi sınırları Müslüman toplumların arasındaki ilişkileri iyice zorlaştırmak için kullanıyorlar. En azından bu engellerin ve zorlukların ortadan kaldırılması ve karşılıklı ilişkilerin kolaylaştırılması için yapılan çalışmaların önemsenmesi, desteklenmesi gerekir.
Erdoğan, ödül töreninde yaptığı konuşmada Yavuz Sultan Selim’in 1517 Mısır seferinden dönüşünde Şam’da Emevi Camisi’nde cuma namazı kıldıran imamın hutbede kullandığı sıfata itirazını örnek vererek Arap dünyasına seslendi. Yavuz’un o hutbede imamın kendisinden “hâkimu’l-harameyni’ş-şerifeyn” diye söz etmesi üzerine ayağa kalkıp itiraz ettiğini ve “bu bizim ne haddimize; biz ancak hâdimu’l-harameyni şerifeyn (iki harem belde olan Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) olabiliriz” dediğini hatırlatarak “biz de buralara sadece hizmet için geliyoruz; buraların ancak hizmetkârı olabiliriz efendisi değil” dedi. Bilindiği üzere Avrupa ve ABD medyası Dışişleri Bakanı Davudoğlu’nun bir “yeni Osmanlılık” teorisi olduğunu ileri sürmüştü. Gerçi Davutoğlu bu iddiayı reddetti ama söz konusu medyanın amacı Türkiye’nin bölgede yeni bir otorite kurma planının olabileceği yönünde zihinlere bir soru işareti koymaktı. Programa katılan arkadaşlardan kendileriyle görüştüklerim Başbakanın Yavuz örneğinden yola çıkarak verdiği mesajın amacının da işte o iddiaya bir cevap olabileceği kanaatine sahiptiler.
Bu “yeni Osmanlılık” iddiaları, Batı medyasının planı, emperyalist medyanın Arap dünyasına Osmanlıyı bir işgalci ve sömürgeci olarak tanıtması, Türkiye toplumunda ise “Araplar sizi arkadan hançerledi” iddiasını yayması konusu Türk - Arap İlişkileri Sempozyumu’nda da etraflıca konuşuldu.
Başbakanın özellikle sempozyumun açılışında yaptığı konuşmadan aldığım notları inşallah bu akşam 19.30’da Özel FM’de yayınlanacak Dünya Döndükçe programında değerli dinleyicilerimize aktaracağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.