Hafta sonu Türkiye
Yoğun gündemli bir haftanın sonundayız. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Yemen ve Başbakan Erdoğan’ın Kuveyt ile Katar’ı resmî ziyaretleri, önemli ve başarılı temaslarla sonuçlandı. Hem ekonomi, hem politik bakımdan...
Türkiye’de ise yargı-iktidar çekişmesi dorukta geçti. Yürütme ile yargının anlaşmazlığının olumlu tarafı yoktur. Sürüp gittiği takdirde zarar büyür. Ama eksikliklerimizin ve hatalarımızın ortaya çıkması, gizlenmelerinden iyidir.
Hızlı yargı reformu mutlaka gerçekleşmeli. Anayasa Mahkemesi yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olması, başlangıçtır. Anayasa Mahkemesi üyelerine, demokrasilerdeki yüksek mahkeme üyeleri gibi parlamenter hakları tanınması doğrudur. Her vatandaşın Anayasa Mahkemesi’ne müracaat hakkının nasıl sonuç vereceği ise şimdiden söylenemez. Uygulamayı göreceğiz. Avrupa Birliği düzenine aykırı olmamalıdır.
Haftanın diğer olayı, Türkiye ve Yunanistan başbakanlarının Erzurum’da buluşmaları idi. İki başbakanın birbirini kucakladığı saatlerde Yunan helikopterlerinin 7 defa sahillerimizde uçması, bizim 6 savaş uçağımızın anında 6 sorti yapması, ne kadar sığ sularda yüzüldüğünün göstergesidir.
Sürpriz, Almanya şansölyesi (federal başbakanı) Prof. Angela Merkel’in Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni resmen ziyareti ve ziyaret sonunda Türkiye’yi anlaşmaya yanaşmamakla suçlaması oldu. Bu çirkin itham, Almanya bakımından bile apolitik idi. Başbakanımız, diplomatik nezaketin sınırlarını teğet geçerek lâyıkıyle cevapladı. Konuya vukufsuzluk, sâbit fikir ile birleşip bunlara bir de taassup eklenirse, Avrupa’nın en önemli devletini yönetenleri bile bu hâle getirebiliyor. Merkel’in sözcüsü kabûl etmedi ama, bizim şansölye hakkındaki fikrimiz böyledir.
Hafta, Cumhurbaşkanımızın İran’ı resmen ziyaret edeceğinin bildirilmesi ile kapandı. Türkiye, büyük devlet olmanın sancılarını çekiyor. Ben böyle algılıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.