Mehmet Talu

Mehmet Talu

Hac ve Umre, cihada benzetilmiştir

Hac ve Umre, cihada benzetilmiştir

Umreye giden kimse, duası istenecek kişidir. Hz.Ömer (R.A.) demiştir ki:

- Resûlullah (S.A.V.) Efendimizden umre yapmak için izin istedim. Bana izin verdi ve:

"Kardeşciğim! Bizi de duadan unutma! Kardeşciğim! Duana bizi de ortak et." buyurdu. Bana öyle bir söz söylemiş oldu ki, onun yerine tüm dünyaya sahip olmam beni o kadar sevindirmezdi. (Ebu Davud, Vitr:23, No:1488, Tirmizi, Deavat:110, İbn-i Mace, Menasik:5)

Umre, normalde gaza yoluyla yapılan cihada katılamayan yaşlılar, küçükler, güçsüzler ve kadınların cihadı olarak nitelendirilmiştir. Ebû Hureyre (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Büyüğün, küçüğün, zayıfın, kadının cihadı Hac ve umredir." (Nesâî, Hac:4, 5/114; İbn-i Mâce, Menâsik:8, No:2902) buyurmuştur.

Hac ve umrenin cihada benzetilmesi, bu iki amelde mevcut meşak-kat ve zahmetler sebebiyledir. Cihad da meşakkat ve zahmet yönü ağır basan bir ibadettir. İnsan nefsi, her üç amelle de aynı terbiyeleri alabile-cektir. Bu sebeple, sevap yönüyle bunların aralarında benzerlik, yakınlık ve hattâ şartlara göre ayniyet olduğu Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz tarafından bildirilmektedir. Öyleyse cihada muktedir olamayan, söz geli-mi çocuk, kadın veya yaşlı birisi hac veya umreyi yaparak aynı sevabı kazanabilecektir.

Hz. Aişe (R.Anhâ) validemiz, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize şöyle sorar:

- Ey ALLAH Teâlâ'nın Resûlü! Kadınlara da cihad var mı? Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle buyurur:

"Evet! Kadınlara, içinde vurma-öldürme olmayan bir cihâd var: Hac ve umre..." (İbn-i Mace, Menasik:8, No:2901, 2/968)

Hadîs-i şerifte, hac ve umrenin cihad olarak tavsifi, hac ve umrede karşılaşılan meşakkatler sebebiyle bir nevi nefis mücadelesi yapılmasındandır. Nitekim hadîs-i şeriflerde nefisle yapılan mücadele de: "cihad" ve hatta "efdal" ve "ekber" yani "en faziletli", "en büyük cihad" olarak ifade edilmiştir.

Hac ve umreye "cihad" denirken muhatabın kadın olması da mühim bir husustur. Sözleri değerlendirirken muhatap unsurunu da nazar-ı dikkate almak gerekir.

Umre yolunda ölmenin büyük fazileti vardır. Cabir b. Abdullah (R.A.)'dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Bu Beytullah, İslâmın ana sütunlarından bir sütundur. Kim hac veya umre yapmak için girişimde bulunup yola çıkarsa, ALLAH Teâlâ'nın garantisi altına girmiş olur. Eğer yolda ölürse ALLAH Teâlâ onu Cennetine koyar. Eğer hac veya umresini yapıp ALLAH Teâlâ onu sağlıcakla ailesine döndürürse, pek büyük sevap ve ganimetle döndürür." (Taberânî, el-Mu'cemül-Evsat: No:9029, 10/15)buyurdu.

Ebu Hureyre (R.A.)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"... Kim umre yapmak için yola çıkar da yolda vefat ederse, ona kıyamete kadar umre yapan kimsenin sevabı yazılır..." (Taberânî, el-Mu'cemül-Evsat, No:5317, 6/155) buyurdu.

Hz. Aişe (R.Anhâ) validemizden rivayete göre Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Kim hac veya umre yapmak üzere yola çıkıp yolda ölürse, kıyamet günü sorgulanmayacak ve hesaba çekilmeyecektir. Ona: Cennete gir! denilecektir." (Taberânî, el-Mu'cemül-Evsat, No:5384, 6/185) buyurdu.

Artık önemli olan: Böylesine faziletli bir ibadeti, gereği gibi yerine getirerek onun faziletinden yararlanmaktır.

Muhterem okuyucu!

Umre ile ilgili bu bilgilerden sonra: "Ya Rabbi! Ben Senin rızan için Umre yapmak istiyorum." İsimli eserimi tanıtıp tavsiye etmek istiyorum. Bu eseri temin etmek için lütfen arayınız: 0532 610 33 49 - 0506 690 34 50 - 0532 273 38 96

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Umre: Belirli bir zamana bağlı olmaksızın, usûlüne göre ihramlandıktan; Mekke-i Mükerreme'de bulunan Kâbe-i muazzamayı tavaf ve Safa-Merve arasında sa'y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkılarak, hem mal hem de bedenle yapılan ve aynı zamanda bazı zorluklara katlanmayı gerektiren sünnet-i müekkede olan bir ibadettir. Asr-ı saadetten günümüze kadar dünyanın dört bir yanından Müslümanlar, her türlü meşekkati göze alıp kutsal topraklara gelerek umre ibadetlerini sabırla, aşk ve şevkle ifa etmişlerdir. Günümüzde ise diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'de de kontenjan darlığı nedeniyle ikinci kez hacca gidilemediğinden, umre talebi her geçen yıl artmaktadır.

Umre yolculuğu, bir ibadet yolculuğudur. Umre anlatılamaz, târif edilemez, yaşanır. Kısaca şu kadarını söyleyelim ki: Umre, bir Müslümanın hayatında büyük bir dönüm noktası teşkil eden, ruh ve şahsiyetinde önemli değişim ve gelişmeler meydana getiren ve dünya hayatında yaşayabileceği en saadetli, en hoş, en lezzetli bir hâdisedir. O mübarek hâdisenin her anında herkes "ALLAH! ALLAH!" demekte, kâinatın yaratıcısına yönelmekte. Herkes hızlı adımlarla Harem-i Şerif'e gitmekte... Kâ'be-i Muazzamâ, bir başka isimle Beytullah, Cenab-ı Hakk'ın binbir ismiyle, â'zâm derecede tecelli buyurduğu muhteşem bir mekan. İnsan Beytullah'ın avlusundan içeri girer girmez, bambaşka bir mekana geldiğini hissetmekte. Şayet farz namazı kılınmıyorsa, Kâbe'nin etrafını tavaf edenler kuşatmakta.

Umre, Kefen misali giyilen ihrâmlarla dünya malının, mülk ve servetinin geçici olduğunu telkin eden, âhiretteki mahşeri hatırlatan, aynı kıyafet içinde zengin-fakir, şehirli-köylü ayırımını ortadan kaldıran, "ben"liği yıkıp "biz"i öne çıkaran, helal olan bazı şeylerin ihrâma girdikten sonra haram kılındığı ve böylece nefis terbiyesi, irade ve sabır eğitiminin yapıldığı, ALLAH Teâlâ'ya açılan ellerin boş çevrilmediği, dînî duyguların, ihlas ve samimiyetin doruk noktaya çıktığı bir ibadettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi