“Dizi dizi” tahribat…
Türkiye’de haftalardır “dizi” tartışması yapılıyor. Ne yazık ki, özellikle televizyon dizi filmleri tahribatı üzerindeki polemikler, havanda su dövmenin ötesine geçmiyor. Toplumu mânen ve madden erozyona uğratan dejenerasyon azarak sürüyor.
Ahlâkî ifsad, yerli resmî ve uluslararası kurumların araştırmalara göre tehlikeli boyutlara varmış. Tahribatın bilânçosu, alkollü içkiyi kullanma yaşının 11’e düşmesiyle kalmıyor. “Beyaz zehir” tanışma yaşı 14’e inmiş. Gramı 150 dolardan satılan “sosyete uyuşturucusu” kokain dahi liselere girmiş.
Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde İzleme Merkezi’nin verileriyle, Türkiye’de uyuşturucu-uyarıcı madde kullananların, alkol bağımlılarının sayısındaki artış vâhim. Yalnız uyuşturucudan son beş yılda yapılan 66 bin operasyonda 135 bin gözaltı olmuş. Uyuşturucu madde kaçakçılığının yüzde 25 artmış, 66 bin operasyon yapılmış.
Bir tek Bakırköy Adliyesi Çocuk Mahkemesi’nde bir haftada görülen 700 dâvâdan 250’sinin uyuşturucu uçucu, zararlı kötü madde kullanımıyla ilgili olması, korkunç gerçeği ele veriyor. Keza İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü’nün Emniyet Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesiyle İstanbul’un 28 ilçesindeki 154 okulda yaptığı ve 31 bin 272 öğrenci katıldığı anket, küçük bir Türkiye örneği olarak vâhim tablonun bir örneği. Yine Şişli ve Beyoğlu adliyelerinde son bir yılda 30 binden fazla kişi uyuşturucudan yargılanması, vahâmetin göstergesi. Özetle öğrenciler, içki uyuşturucu ve kötü madde bağımlılığı bataklığında…
RTÜK, “UYARI”YLA YETİNİYOR…
Diğer yandan, AKP iktidarı döneminde, devlet eliyle oynatılan çeşit çeşit kumar türleri ürkütücü boyutlarda. Milyonlarca genç ve çocuk bir “tıklama” ile kolayca sanal kumarhanelerin ortamına girebiliyor, bedâva alıştırılıyor. Rulet ve poker gibi oyunları oynayabiliyor; futbol, basketbol, at yarışı, boks ve tenis maçları için “iddia”ya girebiliyor.
Son kesiz yılda piyango, şans ve talih oyunları çoğaltılmış. Milyonlarca liralık reklâmlarla kumarın resmen özendirilmesine ve teşvik ediliyor. Bayram-seyran, her vesileyle oynatılan piyango kumarına, devlet televizyonunda canlı çekilişi yapılan “on numara”, “on-line sayısal oyun” “sayısal loto”, “şans toplu çekilişi”, “toto” gibi çekilişler ve oyunlar eklenmiş…
Şüphesiz bu dehşetli tablonun en önemli etkenlerinin başında, Türkiye’de televizyon ve internet yayınları geliyor. Dizi filmlerde ahlâk dışılık ve şiddetle zihinleri bulandırıp saptıran yıkıcı müstehcen görüntüler, internetteki sosyal paylaşım ağları ve porno siteleri “zehirli aygıtlar” olarak çocukların körpe zihinlerini, gençliğin, topyekûn toplumun mânevî kültür yapısını yıkıyor.
Kısacası, televizyon ve internet, mânevî terbiye yoksunluğundaki cemiyet felç ediliyor; âileler parçalanıyor, dağılıyor, hayatlar sönüyor. Başta TBMM ve Emniyet olmak üzere, resmî ve özel kuruluşların raporları, “imdat!” işâretlerini veriyor…
Özellikle dizi filmlerin Ortadoğ, Orta Asya ve Balkanlar’daki Müslüman ülkelere ihrâcıyla ahlâkî tahribat, “Türk televizyonları” aracılığıyla bütün bölgeye ve dünyaya yayılıyor.
İşin garâbeti, milletin mânevî kültür yapısını felç eden, açık- saçıklığı ön plâna çıkaran reklâmlar, âile mahremiyetini hiçe sayan çarpık ilişkilere karşı RTÜK, “iletişim merkezi”ne gelen şikâyetleri toplamakla kalıyor.
En son “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde olduğu gibi, Osmanlı tarihini, hayatı fetihlerle ve seferlerle geçmiş ve seferde vefât etmiş “padişâhların yaşayışı” yaşayışı ve “harem” üzerinden Osmanlı hanedanını karalayıp entrikalarla, komplolarla, kanlı cinâyetlerle ve kadın düşkünlüğüyle lekeleyen dizilere karşı, RTÜK âdeta iş olsun diye kamuoyunun öfke ve infialini dindirmek, gazını almak kabilinden göstermelik “uyarı”yla yetiniyor.
NE ŞİŞ YANSIN, NE KEBAP
Bu konuda, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, “Kanunî Sultan Süleyman’ın harem, içki düşkünü, hatta söylemeye dilim varmayan bir ilişki içinde gösterilmesi üzücü. TV’nin diziyi ‘kendiliğinden kaldırması’ düşünülebilir” demesi ilginç,
“Muhteşem Yüzyıl” dizisinin ticarî kaygı ile çekildiğini, gerçeklerin saptırıldığını, yapımın belgesel değil de dizi olmasının bir şey değiştirmediğini söyleyen RTÜK’ten sorumlu Devlet Bakanı Arınç’ın, diziyle ilgili çok fazla şikâyet aldıklarını da belirterek, peşinden “kendisinin RTÜK üzerinde bir etkisinin olmadığını” söylemesi ve “diziye verilen (uyarı) cezanın kanun çerçevesinde olduğunu” vurgulaması, hükûmetin meseleyi geçiştirdiğinin ifâdesi…
Anlaşılan o ki AKP siyasî iktidarı, seçim sürecinde “ne şiş yansın ne kebap” taktiğiyle, bir yandan halka karşı “kuru kınamalar”da, “tepkili söylemler”de bulunurken, diğer yandan çoğu büyük medya kuruluşlarında yayınlanan diziler dizi dizi yayınlanmasına seyirci kalıyor.
Neticede “yandaş” medyanın yakınmalarına ve RTÜK’ün “ihtarı”na rağmen, “ucûbe heykel” meselesinde Başbakan Erdoğan’la açıkça ters düşen, sonradan bunu tevil eden Kültür Bakanı Günay’ın, “Birinci bölümden dizinin önünün kesilmesi haksızlık” açıklaması doğrultusunda dizi dizi tahribat ve rezâlet devam ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.