Adları ince cehaletleri kalın
“Kamyon şoförü”nün oğlu konuşmuş. “Ülke Amasya tamiminin yazıldığı şartlarda” demiş.
Bu “şoförün oğlu Muharrem”i hatırlar mısınız bilmem. Cumhurbaşkanının resmi kabulüne genel başkanının katılmayacağını peşinen söyleyen, böylece kendini genel başkanına sufle veren konumuna yükselten mühim zat.
Çakma Gandi, ondan sonra “hık mık, daha zaman var” felan gibi laflar yuvarlardı. Sonunda da katılmadı.
Soyadı İnce. “Hani kalın olsa ne yazar?” cinsinden.
CHP’liler bir türlü 1919’lardan, 1938’lerden beriye gelemediler.
Dönüp dönüp aynı yaveleri tekrarlıyorlar.
Hiç biri doğru dürüst tarih okumamış.
Amasya Tamimi’nden bahseden bu “ince vekil” de bir kerecik olsun o tamimi göz ucuyla bile okumamış. Okusa idi, o benzetmeyi yapmazdı.
Onların tarihçileri artık “Amasya Tamimi” demiyor. Tarihi bir vesika olan Amasya Tamimini “Amasya genelgesi” yaptılar.
Tarihi kafalarına göre değiştiriyorlar. Özel isim hükmünde olanlar dahil. Bunlar iyi ki Osmanlı tarihi ile uğraşmıyorlar. Maazallah Fatih Sultan Mehmet’i “Açan Buyurgan Mehmet” yaparlar!
Siyasi İnce’nin Hürriyet’te muadili olan bir kalemşör var. O da her satırından bin cehalet fışkıran, önyargısız tek kelimesi olmayan bir zat.
İslâma hücum için pususunda nöbette duran bu zat, bir hükümlünün tahliyesinden sonra “islâmda pişmanlık yoktur” lafını, İslâmın hükmü gibi kabul ederek, müptezel yorumlar yapıyor.
Hürriyet amiral gemisinden amiral takasına döneli beri böylesi yazarlarının bir çoğunu kaybetti.
Önce emniyetsiz Emin minik kargasını alıp gitti! Kargasıyla sabah kahvaltılarını artık Sözcü’de yapıyor.
Ardından itperest Bekir, daha sonra değişmez ve değiştirilemez 30 yıllık başyazar…
Gidenlerden bir çırpıda aklımıza gelenler bunlar.
Kala kala, İnce, Bayar ve ismi lazım değil birkaç kişi kaldı.
Bu safralar ne zaman atılacak bakalım!
Toprak ideolojik kalıpları kullanan siyasetçilerin de, yazarların da ayaklarının altından kayıyor.
21. yüzyıla bir türlü gelemeyen bu anakronik zevat mazinin sloganlarını, muhtevasını bugüne taşımak için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar. Fakat devir o devir değil.
İstiklal Marşı’nın kabulünün üzerinden 90 yıl geçti. Önümüzdeki 12 Martta bu yıldönümü kutlanacak.
Onlara tavsiyemiz, korku üretmek değil, “korkma” hitabıyla başlayan İstiklâl Marşı’nı defalarca okumaları.
Bu vesile ile marşta geçen “şehadet”lerin ne anlama geldiğini düşünmeye fırsatları olur.
O ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.