Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır...
31 Mayıs 2010 tarihinde, Akdeniz'in uluslararası sularında, Mavi Marmara ve beraberindeki gemilere yapılan baskın ve sonrasında gelişen olaylarla ilgili olarak, İsrail tarafından oluşturulan Turkel Komisyonu çalışmalarını bitirdi ve raporunu yayınladı.
Her ne kadar dünya üzerinde hiç bir kimse, İsrail'in söz konusu olayla ilgili olarak en ufak bir hatayı dahi kabul edebileceğine ihtimal vermiyor olsa da; işin cılkının bu kadar fazla çıkarabileceği tahmin edilmiyordu herhalde.
Tam da beklendiği gibi olan rapor, Gazze'ye yardım için yola çıkan Özgürlük Konvoyu'na, İsrail'den oldukça uzakta uluslararası sularda yapılan kanlı askeri müdahele sonrası, 9 kişinin öldürülmesini, gemilere el konulup içindekilerin İsrail'e götürülerek gözaltına alınmasını, son derece makul ve yerinde bir hareket olarak değerlendiriyor...
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından oluşturulan komisyonun raporunun hazırlanması sürecinde aslında herhangi bir kıymeti harbiyesi olmayan Turkel Raporu, olup bitenlere İsrail tarafından nasıl bakıldığının; daha doğrusu İsrail'den bakınca dünyanın nasıl gözüktüğünün açık bir göstergesi.
31 Mayıs'ta Akdeniz'in uluslararası sularında gerçekleşen vahşet, nasıl ki henüz İsrail konusunda kafası ve aklı karışık olanların en azından bir bölümünün gözlerini açmaya yaramışsa, belli ki Turkel Komisyonu Raporu da benzer bir işlev görecek.
İnsanlık, insan hakları, hukuk, uluslararası hukuk, uluslararası kuruluşlar... vb, insanlığın geldiği aşamaların hemen hiçbiriyle alakası olmamakla beraber; hemen her türlü olayda, kendisinin ya da kendisine destek olan çevrelerin sahip olduğu birtakım mekanizmalar dolayısıyla, sürekli olarak uluslararası kamuoyunu kendi yanında imiş gibi gösterebilme kaabiliyeti olan bir ülke İsrail; daha doğrusu daha yakın bir zamana kadar öyle idi...
9 kardeşimizin şehadet şerbetini içtiği, birçoğunun da yaralandığı akıl ve mantık dışı kanlı baskın, İsrail'in bol keseden kullandığı propaganda ve ikna metodlarının artık işe yaramadığı gelişmelerin ilklerinden birisi oldu.
Öyle gözüküyor ki, güya olup bitenleri soruşturmak amacıyla İsrail'in kendi içinde oluşturduğu komisyonun hazırladığı uyduruk rapor da benzer gelişmelere zemin hazırlayacak: Mızrağın artık çuvala sığmadığı ve çeşitli sebeplerle kendilerini İsrail yanlısı olmak mecburiyetinde hisseden çevreler tarafından bile kabul edilmesi ve savunulması güç bir durumla karşı karşıyayız çünkü...
Raporla alakalı değişik ülke medya organlarında yayınlanan ve özellikle İsrail yanlılarının kelimelere takla attırmaya çalıştıkları hissedilen haber ve yorumlar, İsrail'in artık duvara dayandığını ispatlar mahiyette.
Gazze'ye yönelik abluka ve saldırıların haklı olduğu; uluslararası sularda seyreden yardım amaçlı sivil bir filoya, kanlı sonuçları olan askeri bir saldırı düzenlemenin uluslararası hukuka aykırı olmadığı, İsrail askerlerinin, yaptıkları şeylerin ciddi sonuçları olabileceğini dikkate almamış olsalar da, kendilerini önceden hazır olmadıkları ve planlamadıkları bir durumda buldukları... gibisinden saçma sapan argümanlarla dolu olan ve üstelik yetkililer ağzıyla 'İsrail'in bir hukuk devleti olduğunu kanıtladığı'(!) iddia edilen rapor, İsrail'in önemli gazetelerinden birisi olan The Jerusalem Post tarafından bile: "Sadece ikna olmuşları ikna eden; İsrail, Savunma Bakanlığı ve İsrail ordusunu fazlasıyla destekleyen bir rapor..." olarak nitelendirildi...
'Sabır acı ama meyvesi tatlıdır' sözü, belki de tam olarak böylesi durumlar için söylenmiş olsa gerek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.