Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ne senin ne de benim, tarafsız yargı!.

Ne senin ne de benim, tarafsız yargı!.

Yıllardan beri yargının tarafsız olmadığı, siyasallaştığı tartışıldı/tartışılıyor. Elbette bir kesim yargının tarafsızlığını yitirdiğini hatta siyasallaştığını tartışırken aynı yargıya bir başka kesim alkış tuttu. Bu alkış tutuşun sebebi de kesinlikle adaletin doğru tecelli etmesine destek verme gayretinden ileri gelmedi. Bu tartışmalar devam ederken zaman içinde bir de yargının yükü gereğinden fazla artıp yıllar boyu ele alınamayan dosyaların sayısı artınca her yıl on binlerle ifade edilen dosyanın zaman aşımından düşmesi gündeme geldi. Bu durum bir yandan zanlıların tutukluluk sürelerinin gereğinden fazla uzamasını bunun sonucu olarak da yargıya güvenin biraz daha sarsılmasına yol açtı.

Bugün gelinen noktada tüm bu şikayet konularının giderilmesi için yapılması gerekenler tartışmaların merkezini oluşturması gerekirken, atılan her yeni adım nedense bir kesim tarafından yargının ele geçirilme çabası olarak değerlenndiriliyor. Aslında bu söylemle "Bizim yargımız elimizden alınıyor, sizin yargınız haline getirilmeye çalışılıyor" denmek istendiği gibi bir durum oluşuyor... Hatta açıkça iddia ediliyor.

Elbette yargının bir kesimin egemenliğinden çıkartılması gerekir. Ancak, bu yapılırken bir başka kesimin ele geçirmesi ile sonuçlanacak bir yapılanma da yanlıştır. Çünkü, bir ülkede hiçbir iktidar sonsuza kadar kalacak değildir. Yarın şartlar değişecek bir başka iktidar işbaşına gelecektir. İş başına gelen her iktidar kendi yargısını oluşturmak gibi bir gayretin içine girecek olursa bilinmelidir ki bundan yargı ile birlikte yargıdan adalet bekleyenler de zarar görür.

Bunun için yargının iş yükünün azaltılması için yapılması gereken düzenlemenin vakit geçirilmeden yapılması gerekiyor. Buna yargıyı iktidar ele geçiriyor diyerek karşı çıkmanın anlamı yoktur. Yargı kimsenin eline geçmemeli kimsenin yargısı olmamalıdır. Yargı milletin yargısı olduğuna göre kararları kamu vicdanını rahatsız etmemelidir. Kısacası yargı sürekli olarak tartışma sebebi olmaktan çıkmalı, çıkartılmalıdır. Bunun için de tüm kesimlerin samimi olarak yargının tarafsızlığını savunması, bunun nasıl sağlanabileceğine dair kafa yorması gerekiyor. Aksi halde her kesimin kendi yargısını oluşturmak peşinde koştuğu bir ülkede yargı mensupları sıkıntı çeker, sürekli eleştirilerin hedefi olurlar. Bu ise yargı mensuplarına haksızlıktır.

Her yargı mensubunun siyasi ve ideolojik bir mensubiyeti olabilir. Daha doğrusu bu mensubiyet belki kayıtlı üyelik şeklinde değil ama herkesin olduğu gibi yargı mensuplarının da tarafı oldukları bir siyasi parti ya da ideoloji olabilir. Olmaması gereken yargılama ve karar verme safhasında yargıcı bu mensubiyetinin yönlendirmemesidir. Esas tartışılması gereken budur diye düşünüyorum. Yoksa Yargıtay ve Danıştay'ın daire ve üye sayılarının artırılmasını öngörün bir yasal düzenlemenin gündeme gelmesine "Yargı ele geçirilmeye çalışılıyor" diyerek karşı çıkmanın bir tek anlamı vardır: "Yargı benim yargım olarak kalsın"... Bu yaklaşımın ise adaletten yana olmakla bir ilgisi olamaz.

Bütün kesimler eğer yüksek sesle yargının bağımsızlığını ve bununla birliktede tarafsızlığını samimiyetle savunduğu takdirde var olan şikayetler giderilebilir. Ancak, sürekli olarak her kesim kendi yargısını oluşturma gayreti içinde olursa bilinmelidir ki o ülkede insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması mümkün olmaz. Kısacası böylesi bir ülkede demokrasinin kökleşmesi mümkün olmaz.

Bu arada yargının iktidar ile bilek güreşi sergiler görünümden de kurtulması gerekiyor. Yargının görevi yürütmenin neyi yapıp neyi yapamayacağını belirlemekten çok adaletin tecellisini sağlamaktır. Çünkü, iktidarlar geçicidir. Bugün var yarın yoktur. Yürütme kadar belki daha fazla bağımsız ve tarafsız yargıya ihtiyaç vardır. Nasıl yürütme topluma hesap vermek durumundaysa yargının da bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hesap vermesi gerekir. Bunun nasıl olacağı elbette tartışılmalıdır. Bu memlekette hiçbir kurum kendisini dokunulmaz görmemelidir. Yıllardan beri milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen kesimlerin devlet içindeki bir kısım bürokratların dokunulmazlığı karşısında sessizliği tercih etmeleri samimiyetle bağdaşabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi