Berdil on yaşında, babası hapiste...
Günaydın Emrullah Cin, Nasılsın? Kızın Berdil bana bir mektup göndermiş.
Daha on yaşında ama duygu ve düşüncelerini kâğıda çok iyi dökmüş, aferin ona.
Seninle tanıştığımızda Berdil daha doğmamıştı sanıyorum.
Bölgeye gelip gittiğimde Viranşehir’e uğramayı ihmal etmezdim. Belediyede, makamında yediğimiz kebapların tadı hâlâ damağımda...
Hatırlıyorum, 2004 yılı Eylül ayında yeni açılan Viranşehir Kültür ve Sanat Merkezi’ni gezdirmiştin bana.
Heyecanlıydın.
Merkezde hafta sonları çocuk oyunları sahnelendiğini anlatmıştın. Çocuklar için yine hafta sonları bedava sinema vardı. Alt katta folklor çalışması yapan çocukları, kütüphanede ders çalışmaya gelen çocukları göstermiştin.
Devletten yakınmıştın.
Viranşehir’de devletin değil kültür ve sanat merkezi, bir kütüphanesi bile olmadığını, ama aynı devletin belediye olanaklarıyla yapılan merkeze nasıl ilgisiz kaldığını belirtmiştin.
Kürtleri yok saymanın, inkârcılığın bu topraklarda sadece kan ve gözyaşına yol açtığını söyledikten sonra, merkezin girişine asılı iki sözcüğe işaret ettin:
YAŞASIN BARIŞ!
Sevgili Emrullah Cin,
Barış hâlâ gelmedi.
Bir yılı geçti hapistesin, KCK’dan dolayı. Üstelik Kürtçe savunma yapmanız da engelleniyor.
Eğer barış isteniyorsa, eğer barış gelecekse, sizin hapiste değil, dışarıda, özgürlük içinde yaşamanız gerekir.
Seninle birlikte hapis yatmakta olan birçok dostuma en sıcak selamlarımı söyle.
Barıştan umut kesilmez, hele Berdil’ler oldukça...
Bak, ne güzel yazmış:
Ben 1 yılı aşkın süredir cezaevinde yatan Emrullah Cin’in kızıyım.
10 yaşında. İlköğretim 4. sınıftayım.
Birinci sınıfa giden erkek kardeşim var.
Babamın cezaevinde olması beni bir çok yönden etkiledi. Özellikle derslerimde, sınavlarda, dersi dinlemede. Mesela mahkeme süresinde olduğum sınavlar çok kötü geçti.
Babamsız olan doğum günümü kutlamadım. Babamın çıkacağı ümidiyle doğum günü kutlamasını erteledim ve hâlâ ümitliyim ve ne olursa olsun ümidimi yitirmiyecem. Ve babam gelmeden doğum günümü kutlamicam.
Bugün bir haberde siyaset dışı yatan ve insanları zehirleyen tutukluların cezaevinden tahliye olduklarını öğrendim. Bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar binlerce insanı zehirleyerek öldürdüler ama benim babam gibi siyaseten yatanlar hiçbir şey yapmadı.
Babamın ilk tutuklandığını şöyle öğrendim. Uyandığımda annem ağlıyordu. Ne olduğunu sordum sabah polislerin gelip babamı götürdüklerini söyledi.
Önce çok şaşırdım ve korktum, sonra ağlamaya başladım. Sonra polislerin dağıttığı evi topladık.
O gece odamdan çıkmadım.
Küçük kardeşim ağlamadı, üzüldüğünü belli etmedi. Çünkü kardeşim babama çekmiş. Beni teselli etti, merak etme babam çıkacak dedi.
Babamın tutuklu haberini alınca da ağlamadı, çünkü hiçbir zaman üzüldüğünü belli etmez. Tekrar beni teselli etmeye başladı. Bir dahaki mahkemesinde çıkacağını söyledi ama yine çıkmadı.
Babam 10 yıl Viranşehir’de Belediye Başkanlığı yaptı. O çöl Viranşehir’i güzelleştirdi. Belediye’deki işi bitince İngilizce öğrenmek için İngiltere’ye 6 aylığına gitti. Geldikten 1 ay sonra tutuklandı.
Açıkçası babamı pek fazla görmedim. Eğer babam kötü bir şey yapmışsa bu da halka hizmettir. Bir çocuğun babasıyla birlikte olması hakkıdır.
Ama ben son 1 yılda babamı ayda 1 saat görebiliyorum. Hem de o 1 saati görmek için cezaevinde bin bir türlü eziyet çekiyorum.
Kapalı görüşe de gitmek istemiyorum, çünkü camın arkasından görmek, ona dokunamamak bana acı veriyor.
Ben artık bir an önce babama kavuşmak istiyorum, sesimi bütün Türkiye’ye duyurmak istiyorum.
Berdil Cin
İyi pazarlar!