Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Sabah sabah üç intihar!

Sabah sabah üç intihar!

Meşhur Nev York Taymis’in Pazar nüshası kadar değilse de, onun Türkiye versiyonu sayılabilecek cesamette bir gazete. (İşe bakın ilavelerinden biri de 12 sayfalık “The New York Times”!).
Önceden Selânikli sonradan İzmirli meşhur bir gazete patronu ailesinin mahallilikten milliliğe terfi etmek için İstanbul’da büyük tantanalarla çıkardığı gazete, 28 Şubat yağmacılığından pay almak isteyen patronun iflasıyla el değiştirmişti.
Şimdi iktidara yakınlığı iddiası reddedilmeyen bir büyük sermayedar tarafından yayınlanıyor.
Gazetelerin iktidara veya muhalefete yakınlığı hiç mesele değil. Hatta doğrudan bir partiyi desteklemeleri de şaşırtıcı sayılmaz.
Bu yazının konusu basının siyasetle ilişkileri değil, yayın siyasetleri. Eski tabirle ağırlıkça “okka döven” gazetenin esas arkaplan muhtevası bizi ilgilendiriyor.
Bu gözle bakıldığından gazete sanki hiç el değiştirmemiş. Hürriyet’le müstehcenlik yarışında bazen başa baş, bazen önde!
“Muhafazakârlar” hep şundan şikâyet etmiyor muydu: “Bu gazeteler evlere giriyor, binaenaleyh evlerde çocuklar da var. Böyle resimler, böyle magazin haberleri aile yapısını sarsar, binaenaleyh aile de toplumun temeli olduğuna göre, toplumu sarsar. Hem Avrupa’da, Amerika’da ciddi gazetelerin hiç birinde bu resimler ve haberler yer almaz..”
Ne denir? Elbette doğru söze hiç bir şey denmez. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmazdan başka!
Bu okka döven gazetenin siyasi muhtevasından iktidarda olanlar memnun olabilirler.
Fakat gazete sadece bu değildir ki.
“Siyaseten beni destekle de ne olursan ol!” denilir geçilir.
Geçilir mi?
Mezkur gazetenin pazar nüshasına şöyle bir bakmaya niyetlenen vatandaş, siyasetten önce, köşe yazarlarından önce nelerle karşılaşır?
Bu gazete elinizdeyse, başta ve sonda müstehcen resimlerle, ikinci sayfadan başlayan gayri meşru ilişkileri yücelten haberlerle!
Ya dördüncü sayfa?
Sabah sabah üç intihar!
İkisi 17 yaşında kız/kadın, biri emekliliğe yaklaşmış gümrük âmiri erkek...
Elbette 1940’laradaki gibi intiharlar “dün sabah bir kız evinin balkonundan düşerek ölmüştür” tarzında verilsin denilemez.
Ama, intihar gibi, zihinleri etkileyen ve bazı dürtüleri tetikleyen bir vak’anın neredeyse böyle ballandırılarak verilmesi, hani olmayan “basın etiği” ile nasıl bağdaştırılır.
Yoksa bağdaştırma sözkonusu olmaz.
Varsa, kim kime etik soruyor? Etik bir yitik!
“Ahlâk”ın sözü ise hiç geçmiyor.
Böyle gazetelerin yayıncısı görünen sermayedarlar işin tabiatı icabı Aydın Doğanlaşıyorlar diyebilir miyiz?
Siyaseti bir yana bırakalım, “ha Aydın Doğan medyası, ha ismi onun kadar duyulmayan patronun medyası” deyip geçebilir miyiz?
Değerleri önemsemek sadece siyasetin işi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi