Eninde sonunda zulüm de biter!..
Tunus'u, orada olup bitenlerin sıkıntısını çekmiş ve çekmekte olan Tunuslulardan değil de; olup bitenlerde bir şekilde katkısı olanlardan dinlemiş olanlar, son zamanlarda yaşanan gelişmelerden dolayı, herhalde şaşkın durumdadırlar. Dışardan ve içerden yöneltilecek sathi bir bakışla, Tunus'un manzarası herhalde şöyleydi:
"Tunus!.. Deniz, kum ve güneş!.. Ucuz yolculuk, ucuz oteller; misafirperver, itaatkar, hizmette sınır tanımayan ve üstelik kendine ait özellikleri göstermeyecek kadar ehlileştirilmiş bir halk ve meraklıları için de tarih: Kartaca, Hanibal, vs... Oh ne ala!.."
İçerden ve dışardan derinlemesine bir bakışla, bambaşka Bir Tunus çıkar karşınıza:
"Tunus ve Tunuslulara zerre kadar değer vermeyen; ülke zenginliklerini kendisi, ailesi ve çevresi adına ülke dışına kaçıran; başta bulunmasına destek veren batılı -özellikle de Fransız- ağababalarının bir dediğini kesinlikle ikiletmeyen; onların kendi ülkelerinde tatmin edemedikleri despotça arzularını, Tunus'ta olsun tatmin edebilmek için, insanlarını baskı altında yaşatmaktan çekinmeyen bir despotun yönettiği talihsiz ülke!.."
İnanç ve kültürleriyle ilgili hemen her türlü değerin aşağılandığı bir ortamda, batılı ülkelere ucuz hizmet sunan bir turizm ülkesinin vatandaşları olarak yaşamaya mecbur bırakılan Tunusluların başlattığı hareketin, domino etkisi meydana getirip getirmeyeceği tartışılıyor şimdi.
Aslında domino etkisi başladı bile.
Tunus'taki gelişmelerin nihai olarak nerelere varacağı bilinemezken, Mısır'da ciddi bir hareketlenme başlamış durumda.
Fas'ta, Cezayir'de, Yemen'de, hatta İsrail'de bile kıpırdanmalar var.
'Artık yeter!' ortak sloganı ile başlayan bu hareketlenmelerin; 'gün bu gündür' diyerek ayağa kalkanların arzularına uygun bir şekilde mi; yoksa belki mevcut yönetimlerin artık gitmelerinin iyi olacağını düşünen başka bazı heveslilerin emellerine uygun bir şekilde mi neticeleneceğini, bilmiyoruz; ortalık tuzdan dumandan görülmüyor çünkü.
Son ana kadar: 'Ordumuzla yanındayız', 'halkına karşı kullanılmak üzere tonlarca gözyaşı bombası ve değişik malzeme uçaklara yüklenmek üzere' şeklinde sözler verip; yetkililer ağzından: 'Diktatöre diktatör demek haksızlıktır' şeklinde açıklamalarla ümit veren Fransa, Tunus diktatörünün uçağına Fransa'ya iniş izni bile vermiyor.
Mısır'ın başındaki zat, ülkesinde olup biten her şeyden sorumlu olanın kendisi olduğu bilinmiyormuş gibi; halkın galeyanını, kendi emrettiklerinden başka birşey yapmadığı bilinen insanlardan oluşan hükümeti feda ederek durdurmaya çalışıyor. Yetmediğini anlayınca da 'biraz daha insan hakları, biraz daha demokratik haklar sağlanabileceğini' söylemek zorunda kalıyor.
Mısır'da yaşananlarla ilgili olarak ABD yönünden esmesi beklenen rüzgarlar bile utangaç ve mütereddit... Oradan yapılan açıklamalar, ABD ve İsrail'in arzuları istikametinde işler yapan Mısır yönetiminin maksadı aşan işler yaptığına delalet ediyor. İsrail bile ABD'yi Mısır için gerekeni yapmamakla suçlayabiliyor...
Detaylar karmaşık ve tam olarak neler olup bittiği sorusunun cevabı da, kolay değil.
Rahmetli Üstad Necip Fazıl'ın 'Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya' mısraında anlatıldığı türden bir durumları olanların, nihayet işleri ele alma girişimleriyle karşı karşıyayız belki... Hepimizin arzu ettiği ve gerçekleşmesi için dua ve niyazda bulunduğumuz, bu...
Mevcut yönetimleri ayakta tutanların; artık onların gitmesi, yerlerine başkalarının gelmesi gerektiğini düşünmeye başladıklarından tutun da; yeni bir dengenin kurulmakta olduğunu ve bu dengede ağırlığın kendi tarafında olması gerektiğini düşünenlerin ortalığı karıştırdığını, söyleyebilmek de mümkün...
Ama esas olan şu: Zulme mühlet veriliyor olsa da, uzunca bir süre müsaade edilmiyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.