Türk halkının körleri bile senden daha iyi görüyor!
Bekliyordum, geç bile kaldı! Namlı kalemşörlerden birinin kalemini şaraba batırıp da “ey Türk halkı yatıp kalkıp Türkiye’nin tek parti şeflerine, laikliğe vs. dua edin” demesini.
Şimdilerde sayısı azalsa da, diktatörlük özlemcisi bir hayli köşe yazarımız var.
Bugünlerde böylelerine ne Tunus’da ve ne de Mısır’da rastlanıyor. Ama Türkiye’de rastlamak mümkün. Eğer sağ olsa idi, Ekşi üstadımız böyle bir yazıyı âcilen döktürürdü. Elbette hemen beni düzeltecekler, “Oktay Ekşi sağ, hem de CHP’ye yeni kayıt yaptırdı. Haziranda garanti milletvekili” diyecekler…
Ekşi üstadımız, bedenen yaşıyor ama, matbuat âleminin mevtası. Bunda şüphe yok. Bu mevtalığı katmerleyen, ömür boyu yaltakçısı olduğu CHP’ye ahir ömründe duhul etmesi. CHP de can çekişen bir parti.
Tunus’ta Bin Ali’nin partisi gibi, Mısır’da Mübarek’in partisi gibi. Zaten bu partilerin türkçe açılımları CHP’ye benzer.
Neyse; Ekşi’den sonra Hürriyet’te baş yazar kim?
İşte o yazdı. Yani Ertuğrul Özkök!
Beni hiç şaşırtmadı.
Diktatörlüğünü kendi ağzından ikrar eden tek parti şefleri sayesinde demokrasiye geçmişiz ve onlar olmasa bugünkü demokrasimiz olmazmış! Araplardan farkımız kalmazmış!
Ey gafil!
Osmanlı bu ülkelerin anası. Meşrutiyeti ilk Osmanlı ilan etti. Meclis’i ilk Osmanlı kurdu. Seçimi ilk Osmanlı yaptı.
Bu hususta Abdülhamid’e dua etmiyorsak, tek parti şeflerine neden dua edelim?
Evet Abdülhamid meclisi uzun süre açık tut(a)madı, ama devleti 30 küsur yıl ayakta tuttu ve bütün İslâm dünyasını etkileyen adımlar attı. Nasıl modern Türkiye’nin altyapısını Abdülhamid kurduysa, Osmanlı dünyasının bütünde bu alt yapının kurucusu da O’dur.
Abdülhamid’i halk tahttan uzaklaştırmadı, arkasında İngilizlerin, Fransızların bulunduğu silahlı ittihatçılar indirdi. Hilafeti ve saltanatı yok etmedikleri için ingilizler ittihatçılardan yüz çevirdi. Bu sefer de bu eli silahlı güruh Almanlara sırtını dayadı. 1908’den sonra çok partili hayata gidişi darbelerle engelledi.
Milli Mücadele bütün Osmanlı coğrafyası ve hatta İslâm âlemi gözetilerek başlatıldı. Ankara’da açılan Meclis’in adında Türkiye kelimesi yoktu. Ankara emperyalizme karşı “İslâm kıyamının (ayaklanmasının) karargâhı umumisi” ilan edildi. Eğer Sakarya zaferinden sonra o zamanın dünya hakimi İngiltere ile uzlaşmaya varılmasa idi, belki sadece Türkiye değil, bütün İslâm dünyası ve hatta Hindistan kurtulacaktı.
Osmanlı Devleti’nin yakılması 20. Yüzyılın en mühim hadisesi idi. Eğer Osmanlı sürdürülebilseydi, kapitalist blokla komünist blok arasında üçüncü bir güç olarak bütün bölgeyi ayakta tutacak bir dinamizm yaratılabilirdi.
Özkök, Türkiye nehrinin yatağında akması için sabırla mücadele eden ve bugünkü sonuçlara ulaşan halkımızı tebrik edeceğine, hâlâ mübarekgil, zeynelgil -ama seçimli!- yönetimler düşlüyor.
Peki bugünlerde diktatörlere direnen ülkelerde yükselen değer nedir?
Türkiye cumhuriyeti mi? Neden bu ülkelerde halkın elinde Atatürk posterlerine rastlanmıyor? Çünkü Atatürk devrilmek istenen liderlerin idolü!
Evet! Arap sokağı, bize, şanlı mazimizi bir kere daha hatırlatıyor: Arap zihninde Osmanlı dönüş yapıyor. Bunu göremiyor musun?
Elbette bir Osmanlı saltanatı olmayacak. Ama Osmanlı’nın yüzlerce yıllık etkisini sürdüren bir dünya ortaya çıkacak. Bu dünyanın yıldızı da Türkiye olacak!
Unutma “demokrasiyi sultanlara rağmen” değil, diktatörlere rağmen kurduk ve yaşattık!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.