Yaman çelişki!..
Eşi, son olarak ele geçirebildiği birbuçuk ton altınla, daha önce milyarlarca dolar aktardığı batıya uçtuktan kısa bir süre sonra; Fransa'ya müteveccihen yola çıktığı halde, uçağına iniş izni verilmeyince Cidde'ye sığınmak zorunda kalan Bin Ali'nin gidişine üzülen herhangi bir Tunuslu var mıdır acaba?..
Tunuslu derken tabii ki Bin Ali, ailesi ve çevresi ile birlikte ülkeyi yağmalayanlardan ya da onlarla beraber milyonlarca insan üzerinde benzeri az görülmüş bir baskı idaresi kurarak bundan nemalananlardan değil; gerçek Tunuslulardan, ülkelerini seven ve zalim bir diktatörün idaresi altında inim inim inleyerek hayatlarını sürdürmek zorunda kalan insanlardan bahsediyoruz...
Bin Ali sonrası Tunus'un ne olacağını bilmeseler de, 'bundan daha kötüsü olmaz' şeklinde düşünüp, mümkün olduğu kadar rahat nefes alabilecekleri bir ortama kavuşabilmek için dua ettiklerini bildiğimiz insanlardan yani...
Bin Ali'nin ülkesinden kaçmak zorunda kalması batılıları, daha çok da Fransa'yı üzdü anlaşıldığı kadarıyla.
Adam, milyonlarca kişinin yaşadığı Tunus'u, batılıların her istediğini yapmaya amade bir köleler ülkesine çevirmiş ve bütün zenginliklerini de yine onlarla beraber yağmalamanın yolunu bulmuştu.
Bir şekilde kendisine karşı çıkanları da, başta mürteci olmak üzere çeşitli damgalarla damgalayıp içeri tıkmanın, hatta yok etmenin usullerini de iyi öğrenmişti.
Batının bütün temel kurallarını ülkesi ve insanları için hiçe saydığı halde, onların ekmeğine yağ sürmeyi becerebildiği için de güya hep el üstünde tutulmuştu; ta ki ülkesinden kaçmak zorunda kalıncaya kadar...
Ülkesini terk etmek zorunda kaldığında, yani işe yaramayacak hale geldiğinde de kullanılmış, kirli bir kağıt mendil gibi çöpe atıldı...
Şimdi, belki ileride kullanılabileceği bir vasat doğana ve de büyük bir ihtimalle özellikle de Hac ya da Umreye gelecek olan Tunuslularla karşılaşmamaya çalışarak hayatını sürdürecek...
Tunus'un zenginliklerini Fransa'ya kaçıran eşi de, muhtemelen jet sosyeteye dahil olacak ve o da, Paris sokaklarında herhangi bir Tunuslu hatta Kuzey Afrikalı ile karşılaşmama gayreti içerisinde hayatını devam ettirecektir...
Belki domino etkisi, belki tesadüf, belki de birileri tarafından yapılan bir hesabın uzantısı; bilmiyoruz... Ama diktatörler tarafından yönetilen ülkelerde ciddi bir hareketlilik var.
Kıpırdanmaların yaşanmaya başladığı diğer ülkeler bir kenara, Mısır'da yaşanmakta olanlar, Tunus'ta olup bitenlerin orada da yaşanacağı müjdesini veriyor.
Mısır diktatörü Mübarek, zevahiri kurtarmak için ne yaparsa yapsın, halkın kararlılığı ile karşı karşıya.
ABD ve İsrail'in, Hüsnü Mübarek'in mutlaka Mısır'ın başında kalması için yapmaya çalıştıkları atraksiyonların işe yarayıp yaramayacağı da önümüzdeki günlerde belli olacak.
Ne kadar garip!
Adam Mısır'ın devlet başkanı ama Mısırlıların tamamı işbaşından gitmesi için gayret ederken, ABD ve İsrail işbaşında kalabilmesi için çırpınıyor...
Mısır'ın başında kalabilmeyi başarsa bile, o zaman Mısırlıların mı devlet başkanı olacak, başkalarının mı?..
Temel soru bu...
Bin Ali, Hüsnü Mübarek ve diğerleri...
Kendi halkları tarafından günahları kadar sevilmeyen; ama ülkeleri üzerinde derin hesapları olan çevreler tarafından, yönetimde bulundukları sürece el üstünde tutulan; sonrasında tarihin çöplüğüne gönderilen tiran taslakları...
Üstelik hepsi de ne yaptıklarının ve sonunda başlarına ne geleceğinin de farkındalar...
Ne yaman bir çelişki!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.