Bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümüdür 5
Enes b. Malik (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz: "İlim talebi için yola çıkan kimse dönünceye kadar ALLAH Teâlâ'nın yolundadır." buyurdu.
Resûlullah (S.A.V.) efendimiz bu hadis-i şeriflerinde ilim talebi için Mü'minleri seyahate çıkmaya teşvik buyurmaktadır. Bilhassa Resûlullah (S.A.V.) efendimizin devrinin şartlarında seyahat hem meşakkatli ve hem de hayatî tehlikeleri, riskleri olan bir iştir. Bu zahmet ve tehlikeleri, riskleri göze aldıracak pek teşvik edici sebeplere, ikna edici teşviklere ihtiyaç vardı. Hadis, tefsir, siyer, tarih gibi rivayete dayanan ilimlerin gelişmesinde seyahatler zaruri idi. İslam medeniyetinin planlayıcısı ve mimarı mesabesinde olan Resûlullah (S.A.V.) efendimiz, bu çeşit teşvikleri çokça yapmış ve böylece Sahâbe, Tâbiîn ve Etbâuttâbiîn ve müteakip İslam nesilleri seyahate gereken ehemmiyeti vererek İslamî ilimlerin derlenip yazılmasını ve İslam medeniyetinin teşekkül ve terakkisini gerçekleştirmişlerdir.
İlim öğrenmek için gerektiğinde başka yerlere gitmeli ve yol zahmetine katlanmalıdır. Kehf suresi 65-82 âyet-i kerimeleri arasında Hz. Musa (A.S.)ın Hz.Hızır (A.S.) ile seyahat macerası hikaye edilir. Özetle Hz. Musa A.S.), O'na:
"Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olabilir miyim?" diyerek izin alır; deniz aşırı bir seyahata çıkarlar, gemiye binerler, köylere uğrarlar vs...
Ebu Derda (R.A.)'dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz:
"Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse ALLAH Teâlâ onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını üzerlerine koyarlar. Göklerde ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakırlar ama ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasib elde etmiştir."
Bu hadis-i şerif, Resûlullah (S.A.V.) efendimizin ilmin fazileti hususunda beyan buyurduğu mühim hadis-i şeriflerden birisidir. İçerisinde ilmi ve âlimi faziletli kılan değişik hususlara yer verilmektedir:
* İlim için yola çıkana ALLAH Teâlâ cenneti kolaylaştırmaktadır.
* Melekler, ilim tâlibine tâzim göstermektedir. Meleklerin ve başkalarının, kendisi için dua edip bağışlanmasını dilemekle, istiğfarla meşgul oldukları ve ayaklarının altına meleklerin kanatlarını serdikleri kimsenin rütbesi üstünde hiç bir rütbe yoktur. Salih adamın veya salih olduğu sanılan kimsenin duası için can atılırsa, meleklerin duası için nasıl olur?
* Yer ve gökte mevcut bütün hayat sahipleri, hatta denizlerde balıklara varıncaya kadar bütün canlılar ilim tâlibine rahmet duası okumaktadırlar. Çünkü ALLAH Teâlâ, balık ve diğer bütün hayvanlar hakkında onların faydaları, maslahatları ve rızıklarıyla ilgili ilmi, âlimlerin dillerine koydu. Böylece hayvanlar hakkındaki haramlar, helaller nelerdir, onlar açıklamaktadır. Hangi şeyler lehlerine ve faydalarınadır, hangi şeyler aleyhlerine ve zararlarınadır, insanlara âlimler bildirmekte, onlara iyilik yapılmasını, zarar vermekten kaçınılmasını vs. hep âlimler tavsiye etmekte, öğretmektedir. Buna binâen ALLAH Teâlâ, ulemânın bu hizmetlerine bir karşılık olarak istiğfar etmelerini hayvanlara ilham etmiş olmaktadır.
* İlim ibadetten fevkalâde üstündür, ayın yıldızlara üstünlüğü gibidir. Resûlullah (S.A.V.) efendimizin âlimi aya, âbidi de yıldıza benzetmesinde şu incelik var: İbadetin kemal ve nuru âbidden başkasına geçmez, hep kendinde kalır, halbuki âlimin nuru başkasına geçer.
* Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Şeref, övünç ve değer olarak bu derece ve bu rütbe insana yeter. Zira Peygamberlik rütbesi üstünde hiçbir rütbe yoktur. Dolayısıyla bu rütbenin varisinin şerefi üstünde de hiçbir şeref yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.