Cevher İlhan

Cevher İlhan

“Gerginlik stratejisi”nin amacı…

“Gerginlik stratejisi”nin amacı…

Bütün iddialı “söylemler”in ve referandumdaki vaadlerin aksine, siyasî iktidar “sivil ombudsman”da “askere dokunmayacak” ve “askerî harcamaları denetim dışı bıraktıracak” yeni tasarı ve kanunlara yenileri ekleniyor.

İktidar partisinin oylarıyla Meclis komisyonundan geçirilen ve Meclis tatile girmeden önce yasalaştırılması öngörülen “Kamu Denetçiliği Kurumu” (KDK) tasarısındaki “istisnaî hükümler”e “TSK’nın sırf askerî nitelikli faaliyetleri” ifadesinin eklenmesiyle “askerî nitelikli faaliyetler”in KDK’nin görev alanı dışında tutulmasıyla kalınmıyor.
Meclis’te görüşülmekte olan “Torba Yasa Tasarısı”nda sendikalarla bir kısım meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları, mevcut işçi haklarının ellerinden alınıp geriye gidildiği gerekçesiyle sokaklara iniyor. Ankara’da binlerce polisle onbinlerce gösterici arasında panzerli, gaz bombalı, taşlı-sopalı meydan savaşı yaşanıyor…
Tartışma konularının başında, tasarıda işçiler için deneme süresinin iki aydan aya çıkarılması, ancak on personel çalıştıran işyerlerinde staj yapılabileceğinin belirtilmesi geliyor. Sendikalar, uygulamayla işçi sınırının 20’den 5’e çekildiğinden, böylelikle denetimin en az olduğu alanların stajyer kullanımına açıldığından şikâyetçiler.
Deneme süresinin düşürülmesini isteyen sendikalara karşılık, Çalışma Bakanlığı işverenlerin işe alacakları işçilerin deneyim sahibi olmalarını tercih ettiği ve genç işsizlik oranının ortalama işsizlik oranının oldukça üzerinde olduğu gerekçesiyle ilk defa işe girecek olanların istihdamı kolaylaşacağını iddia etmekte. Ayrıca, meslek yüksek okullarının ve mesleki teknik eğitim veren yüksek okulların öğrencilerine staj imkanı getirildiğini ileri sürmekte…

KULÜPLERE 163 MİLYON TL
Keza yasada memurların geçici olarak başka kurumlarda görevlendirilmesine, sendikalar “Kamu emekçileri, rızaları dışında kurum içi ve kurumlar arasında 1 yıldan 6 aya kadar görevlendirilebilecek, sürgün kural haline gelecek” diye itiraz etmekte.
Bakanlığın, memurların geçici görevlendirilmelerini düzenleyen maddede bu geçici görevlendirmelerde memurun muvafakatinin aranacağı açıkça belirtilse de, istisnai durumlar için kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilerek üstelik Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle geçici görevlendirme yapılabileceğini gerekçe göstermekte...
Bütün bunların yanısıra belediyelerde istihdam fazlası işçilerin Millî Eğitim ve Emniyet gibi başka kurumlara nakledilmesi, atandıkları yere beş günde başlamazlarsa işlerini kaybedecekleri hükmüyle, “hizmet alım yöntemi”yle taşeronluğun devreye sokulacağı, teknolojinin gelişmesiyle işçilerin işyerine gelmeden çalışmasında “primlerin eksik yatırılacağı” benzeri bir dizi detayda tartışma var. Ve bunların hiçbiri çözülmeyecek sorunlar değil…
Doğrusu bütün bunlara bakıldığında, hükûmet ile işçi-memur sendikalarının oturup anlaşamayacakları bir durum gözükmüyor. Ne var ki buna rağmen, anamuhalefet partisi milletvekillerinin başını çektiği sendikalarla, polis arasındaki kıyasıya kavga ve toplumsal olaylar, ister istemez “işin içindeki iş”e dair istifhamlara sebebiyet veriyor.
Gerçekten demokratik hak arama ve toplantı yerine neden bu kavga tercih ediliyor? Sonra “tasarıyı protesto eylemleri”ni suhûletle geçiştirmesi gereken hükûmet niçin gerginliği arttırıcı tahriklere fırsat verdiriyor? Sendikalarla oturulup problemler konuşulamaz mı? Meseleyi bu denli zorlamanın anlamı nedir?
Meclisteki torba yasadan yararlanmak için uzun süredir girişimlerini sürdüren iki büyük spor kulübünün 2005-2009 hesap dönemlerine ait toplam 163 milyon TL’yi bulan vergi borçlarını “uzlaşma yolu”yla silip vergi ziyaı cezâlarıyla birlikte affa uğratan hükûmet, neden “torba yasası”nda işçilere aynı anlayışı göstermez?
NEDEN UZLAŞMA ARANMAZ?
Kulüpler Birliği ile görüşüp “vergi affı” taleplerini kabul ederek torbaya atan Başbakan, neden sendikalarla görüşmez? Yüzlerce milyonluk transferler dahil “tüm takımın parası devletten” yorumlarına yol açan siyasî iktidar, niçin işçi ve memur sendikalarıyla uzlaşma aramaz?
Bu soruların cevabı, AKP siyasî iktidarının Türkiye’nin önündeki gerçek gündemi gizleme ve son derece sunî konularla, asimetrik siyasî tansiyonu yükseltmeyi hedeflediğini su yüzüne çıkarıyor. Seçim öncesi sorunlara sağlıklı ve doğru çözümlere getirmek yerine politik polemiklerle başlayan siyasî sürecini tahterevalli oyunuyla lehine çevirmeye çalıştığını ortaya koyuyor.
Ve bu durum, Cumhurbaşkanı’na verilen onca yetkiyle zaten “yarı başkanlık” sisteminin yürürlükte olduğu Türkiye’de “demokratik parlamenter rejimi” tamamen lâfta bıraktıran “başkanlık” tartışmasını başlatan Başbakan Erdoğan’ın, AKP ve CHP’den ibâret “iki partili sistem” hedefine ulaşabilmek amacıyla, geniş kitleleri siyaseten kutuplaştıran “sağ-sol rekabeti”ne sürükleme stratejisi yorumuna haklılık kazandırıyor.
Erdoğan’ın son süreçte “milliyetçi söylem”lerle sağ oyları çekme “mesajları”na bakıldığında, “Alevî-Sünnî”, “Türk-Kürt” ve “sağ-sol” gibi ayrışmaların siyasetin malzemesi yapıldığı görülüyor.
İktidar koltuğunda kalmak için değer mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi