KAHİREDEN 25 OCAK DEVRİMİNDEN-9Hazır mıyız, Arap dünyasında yeni çağ
Mısır demokrasiye geçmeye hazır mı? Bu soruyu son zamanlarda sık sık duydum ve okudum Kahiredeyken.
Kulağıma da aşina bir soruydu.
Bugün bile Türkiye için bu soruyu soranlar vardır.
Bizde demokrasiye 1946da erken adım atıldığını ve 1950de iktidarın serbest seçimle el değiştirmesinin bir karşı devrim olduğunu savunanlara, hatta bu gerekçe ya da bahaneyle asker içinde darbe tertipleri yapanlara 2000li yıllarda bile rastladık.
Şimdi Mısır için de bu sesler çıkıyor.
Mübarekin giderayak yerini Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak bırakmak istediği, Mısır istihbaratının şefi Ömer Süleyman, devrim günlerinde, Mısırın demokrasiye henüz hazır olmadığını söylemişti. Bir Amerikan haber kanalına verdiği demeçte, Mısır halkı ne zaman demokrasi kültürünü geliştirir, o zaman demokrasiye geçilir demişti. (*)
Demokrasiyi siyah beyaz gören, gerçekte demokrasinin inişli çıkışlı bir süreç olduğunu gözardı eden, demokrasi korkusunun tipik bir ifadesiydi bu zihniyet.
Ve demokrasi düşmanı bu zihniyetti, Mübarekleri bunca yıl iktidarda tutan... Amerikanın, İsrailin, Avrupanın Ortadoğudaki diktalara desteğini sağlayan da, seçim sandığına duyulan bu korkuydu...
Mısır şimdi bu korkuyu aşıyor.
25 Ocak Devrimiyle artık tüm güçlükleriyle demokrasi yolculuğunu başlatmak istiyor.
El Ahramda bir yazı başlığı:
Neo-Mübarekizme hayır!
Makalenin spotu şöyle:
Cumhurbaşkanı Mübarek gitmiş olabilir. Ama onu yıllar yılı iktidar koltuğunda tutmuş olan sistem hâlâ yerli yerinde duruyor.
Yazının altında, Kahire İnsan Hakları Merkezinin yöneticisi Bahattin Hasanın imzası var.
Özetle demiş ki:
Mübarek gitti ama despotik polis devleti yerli yerinde duruyor. Şimdi en öncelikli görevimiz bu aygıtı yıkıp yerine, insan haklarına saygılı, laik ve demokratik bir rejim kurmaktır. 1952 Devriminden beri Mısırda yürütme, yasamayla yargının tepesindedir, onlara hükmeder. Bu nedenle anayasayı kısmen değiştirmekle yetinemeyiz. Yepyeni bir anayasa yapmalıyız. Ayrıca, Mısırın en kısa zamanda seçimlere gitmesi yanlış olur. Mısırın önce yepyeni bir siyasal yapı ve ortama olan ihtiyacı büyüktür. (**)
Kısa sürede seçimlere gitmek, Mısırda demokrasiyi gerçekten isteyen kimilerini tedirgin ediyor.
Bu tedirginliği Kahirede değişik çevrelerde gözlemledim. Eski rejimin asker eliyle ve bir tabela değişikliğiyle devam ettirilmesine dair bir korku bu...
Bir yandan Mısırda eski rejimden kaynaklanan korkuları konuşuyor, diğer yandan kebap yiyoruz.
Kebabın adı Mendi.
Kökü Yemene gidiyormuş.
Pakistandan gelen ince uzun pirinçten yapılan bol üzümlü, baharatlı Besmeti pilavı, üstünde kızarmış kuzu tandır...
Bir Gülen Cemaati okulunda öğle vakti Bolulu aşçı Yusuf Ustanın hazırladığı sofradayız. İngilizce adı, Turkish Salahaldin International School olan okulun ikinci yılında büyük çoğunluğu Mısırlı olan 680 öğrenci okuyormuş...
Sohbetimiz genellikle ortak bir noktada buluşuyor.
Şöyle özetlenebilir:
Mısır insanının artık korku eşiğini geçtiği, özgürlükler açısından okun yaydan fırladığı, Mısırın bütün zorluklarıyla birlikte, inişli çıkışlı bir yolda demokrasiye doğru yürüyeceğini, kendi demokrasi deneyimini oluşturacağı ve Mısırın bu tarihsel yürüyüşünün tüm Arap âlemini etkileyeceği...
Cengiz Çandarın deyişiyle:
Tarih boyunca Mısır, geleneksel ve jeopolitik olarak Arap dünyasının merkezidir. Mısır Ortadoğuda trend belirleyici bir ülkedir. Araplar için yön verendir, lider ülkedir. Mısır yanardağının lavları bütün Ortadoğuya akmaya başladı.
Evet, Ortadoğuda yeni bir çağ açıldı. Klasik deyişle, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Hazır mıyız buna?
Ve İsrail başta olmak üzere Amerikayla Avrupa bu kez akıllarını başlarına toplayacaklar mı?
Arap âleminde bu yeni çağın kapısını açan özgürlük ve demokrasi taleplerini yerli yerine oturtabilecekler mi?
Filistinden başlayarak Ortadoğuda artık sorunlara değil, çözümlere ortak olabilecekler mi?
Amerika, Avrupa ve İsrail eğer bunları yapabilirse, kalıcı ve haklı barış yer yuvarlağının bu noktasına da gelebilir.
Yazımı noktalarken gözüm televizyona takılıyor. Arap dünyasında yeni bir çağın açılmasında payı olan El Cezire televizyonu Kahireden, Tahrir Meydanından canlı yayında.
Meydan hareketli, sloganlar atılıyor askeri yönetime dönük:
Olağanüstü hal rejimine son!
Yeni hükümet kurulsun!
Haftaya salı günü yine bu köşede buluşmak üzere, iyi hafta sonları...
* Roula Khalaf, Journey to democracy, Financial Times, 9 Şubat 2011.
** El Ahram Weekly, 17-23 Şubat 2011, sayfa 21.