Libya’da gidişat
Tunus, Mısır ve Libya’daki gelişmeleri mukayese ettiğimizde, Tunus ve Mısır’da elde edilen başarının şimdilik nisbî bir başarı olduğunu, bu ülke diktatörlerini deviren halkların taleplerinin henüz gerçekleşmediğini söylemeliyiz. Mübarek ve Bin Ali’nin gitmesi dışında çok köklü değişiklikler yapılamadı.
Libya’da ise süreç farklı gelişiyor, halkın değişim talebi kanlı bir hesaplaşmayla neticeleniyor. Libya devrimi başarıya ulaştığında buradaki rejim değişikliğin diğerlerine göre çok derin olacağını söyleyebiliriz. Zira Mısır ve Tunus’da devrilen diktatörler eski rejimi geride bırakarak çekildiler. Rejimin bazı adamları geri çekilirken diğer bazı adamları öne geçti.
Nahda lideri Raşid El Gannuşi merhum Erbakan Hoca’nın cenaze merasimine katılmak için Türkiye’ye gelmeden önce basına verdiği demeçte, Bin Ali rejiminin bazı kadrolarının geri çekildiğini, buna mukabil Burgiba dönemi eski rejim kadrolarının tekrar iş başına getirildiğini, bunlar yapılırken ne İslâmcılara ne de toplumun diğer kesimlerine danışıldığını söyledi.
Ama Libya’da derin ve kanlı bir hesaplaşma yaşandığından Kaddafi ve etrafındaki kadrolar tamamen tasfiye edilecek. Kaddafi ne kadar kan akıtırsa eski rejim de o kadar derinden sökülüp atılacak.
Her geçen gün Kaddafi’nin sonu yaklaşıyor. Saflarından her geçen gün yeni isimler direnişçilere katılmakta. Tarafsız duran kabileler bile direnişçilere katıldı. En son da El Zinten kabilesi direnişe katıldığını ilan etti. Petrol üretim sahaları da önemli ölçüde halkın denetimine geçti ve ihracat kısmî olarak yeniden başladı.
Bazı istisnaları saymazsak içeride ve dışarıda yanlız kaldı kanlı rejim. Bu istisnalar arasına İsrail’in de girmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Zira İsrail’i İslâmî eğilimleri olan bir hükümet korkusu sarmış durumda. Acaba diyorum, bu coğrafyada İsrail’i bu derece korkutan başka bir potansiyel var mıdır?
Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih ise şu âna kadar kendisini iktidarda tutanları unutmuş olacak ki; Arap ülkelerinde yaşanan devrimlerin İsrail ve Amerikan organizesi olduğunu söylemeye başladı...
Kaddafi’nin etrafında kalanlar önemli ölçüde kendi kabilesinden milisler ve paralı askerler. Zaman Kaddafi rejiminin aleyhine işliyor. Başkent Trablus bile tamamen onun kontrolünde değil artık. Direniş sözcüleri yarın (Cuma günü) ve önümüzdeki günlerde önemli olayların vuku bulacağını haber veriyorlar. Onların korkusu ise, bu gelişmelere rağmen Batı’nın Libya halkını korumayı bahane ederek ülkelerine askerî müdahalede bulunma ihtimali.
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez’in, Batı’nın İsrail’in yaptığı bütün zulümlere rağmen korumasını ve onların derdinin petrol olduğunu hatırlatması gâyet yerinde bir tepki. Ancak bu haklı hatırlatmayı Kaddafi’ye destek vermek amacıyla yapması da en az o kadar yanlış bir tercihtir.
Özgürlüğünü arayan halkların yanında olduğunu söyleyen Chavez’den beklenen halka destek vermesiydi oysa. Kaddafi’ye verdiği bu destekle son yıllarda yaptığı müsbet çıkışlarla Müslüman dünyada elde ettiği karizmayı çizdirmiştir.
Arap Birliği ve İslâm Konferansı Teşkilatı ise, kendisini birinci derecede ilgilendiren bu gelişmeler karşısında oyalayıcı taktikler izliyor. Bu tavrıyla da inisiyatifi Birleşmiş Milletler’e terk ediyor.
Yazık...
Not: Milli Görüş lideri Profesör Necmettin Erbakan Hoca’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.