Mevlid kutlanması, bid'ati seyyie değildir 9
Eserde çok olgun fikirler ve kompozisyon bütünlüğü vardır. Mevlid, mesnevî, nazım şekliyle yazılmıştır. Ancak her bendin sonunda yer alan:
"Ger dilersiz bulasız oddan necât
Işk ıla derd ile eydün esselât"
beyti eseri bir nevi terci-i bend durumuna düşürmüştür. Aruz vezniyle yazılmış, "fâilâtün, fâilâtün, fâilün" kalıbı kullanılmıştır. Yalnız bir yerde "Mefûlü, fâilâtü mefâîlü fâilün" kalıbına yer verilmiştir.
Kâfiyeler güzel ve sağlamdır. Süleymân Çelebi, Mevlidin mısralarının mükemmel olması için çok titizlik göstermiş, bu sebeple, Mevlid üstün sanat sâhibi divan şâirleri tarafından da sevilip beğenilmiştir.
Mevlidde olayların ve düşüncelerin anlatıldığı yerlerde, en kısa, en uygun ve mümkün olan en sâde anlatım şekli kullanılmıştır. Mevlidde hemen her türlü söz ve ifâde sanatına rastlanır. En çok cinas, teşbih ve tekrir gibi sanatlara yer verilmiştir. Bölümlerin ve kitâbın bütünlüğüne titizlik gösterildiği kadar, her mısranın ayrı ayrı güzelliği de gözden kaçmamaktadır. Mevlid, içlilik ve öğreticiliği iyice kaynaştırmış bir şiir kitabıdır. Kuruluktan uzak olduğu gibi, sırf coşkunluktan da ibâret değildir. Görünüşte kolay, fakat denendiğinde benzerinin yazılmasının çok zor olduğu görülür.
Mevlid, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizi medh ve senâ ederek, Müslümanların gönlünde O'nun sevgisini harekete geçirdiğinden ve dîne bağlılıklarını arttırdığından bunu okumak ve dinlemek, nâfile bir ibâdet olup, çok sevaptır. Ancak İslâmiyetin haram ve yasak ettiği şekillerde ve şarkı söyler gibi veya çalgı âletleriyle berâber okunması yasaklanmıştır.
Vesîletü'n-necât halk arasında çok beğenilmiş ve sevilerek okunmuştur. Bu sebeple günümüze pek çok yazma nüshası ulaşmıştır. Ancak esere Süleyman Çelebi'ye ait olmayan birçok beyit ve parçanın dâhil edilmiş olması esas metnin tesbitini zorlaştırmaktadır. Bu ilâvelerin kimlere ait olduğunun belirlenmesi de kolay değildir.
Mevlid'in latin harfleriyle çeşitli yayımları yapılmış olmakla birlikte bunların çoğu güvenilir değildir. Eserin ilmî neşirleri Ahmet Ateş, Faruk K. Timurtaş ve Necla Pekolcay tarafından gerçekleştirilmiştir. Vesiletü'n-necât, bu konuda bir doktora çalışması yapan Necla Pekolcay tarafından dil ve edebiyat yönünden incelenip son yıllarda bulunan nüshalar da gözden geçirilerek karşılaştırmalı metin halinde yeniden yayımlanmıştır.
Eser, yazıldığı dönemden itibaren Osmanlı coğrafyasının hemen her yerinde özellikle Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin doğum günlerinde okunmuş, bestelenmiş, çeşitli dillere çevrilmiş ve nazîreleri yazılmıştır. Ayrıca başta Balkanlar olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerinde bir ibadet anlayışı içinde mübarek gün ve geceler yanında doğum, ölüm, sünnet, evlenme, askere gönderme gibi pek çok vesile ile okutulmaktadır.
Bu sebeple dindar çevrelerde geliştirilen mevlütlü düğünlerimiz, zahirde sünnete zıd da görünse, şayan-ı tercih olmalıdır. Böylece pekçok menhiyyatın önüne sed çekilmiş olur.
Anadolu'da yerleşmiş bir mevlid kültürü vardır. Doğum, ölüm, sünnet, nişan, düğün, kandil, hacı uğurlama ve karşılama gibi akla gelebilecek birçok tören sırasında mevlid okunmaktadır. Bu geleneğin Osmanlılar döneminde de "MevIid Alayı" şeklinde resmi bir merasim halini aldığını görmekteyiz. Her yıl Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimizin doğum gününe rastlayan Rebiu'l-evvel ayının onikinci gününde Sultan Ahmet Camii'nde bir merasim yapılırdı. Burada devlet erkânı ve müderrisler protokol sırasına göre, Vezirler, Yeniçeri Ağası, Defterdar, Reisü'l-Küttap, Kapıcıbaşı Ağalar... otururlardı. Daha sonra ferace giymiş Padişah, alay eşliğinde camiye götürülürdü. Padişahı Yeniçeri ve Kapıcıbaşı Ağaları selâmladıktan sonra yerlerini alırlardı.
Milletimizin asırlar boyunca sahiplendiği bu mevlid kültürü, günümüzde de millî birlik ve beraberliğimizi korumada önemli bir yer tutmaktadır. Bugüne kadar Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize olan sevgi, aşk ve hasretlerini "Na't"lar halinde dile getirmek üzere yüzlerce mevlid metni yazılmıştır. Fakat bunların arasında Süleyman Çelebi'nin yazdığı mevlidin müstesna bir yeri vardır. Merhaba bahrinden alınan şu mısralarda, bir yandan Resûlullah (S.A.V.) Efendimize dünyayı şereflendirmelerinden dolayı hoş geldiniz denilmekte, diğer yandan da âsi, günahkâr, çaresiz ve zor durumda kalan bütün ümmet için bir kurtarıcı olduğu müjdelenmektedir:
"Merhaba ey âsi ümmet melceî
Merhaba ey çaresizler eşfeî
Ey cemali gül yüzü bedr-i münir
Ey kamu düşmüşlere sen destgir"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.