Kazzafi’nin neresi kızardı?
Osmanlı’nın kapdanı deryası Hayreddin Paşa anlatıyor:
“Soydur çeker, demişler. Vaktiyle hakkımızda fitne ve fesatla uğraşan Tlemsen Sultanı’nı kardeşi Mes’ut’a yardım ederek İspanya’ya kaçırmıştık. Yerine geçen Mes’ut önce bize dualar kılıp oğulluk edip, elli bin altın göndermiş idi. Sonradan firavun kesilmiş, hakkımızda olmadık herzeler yemiş idi. Kefere ile birlik olup onlara zahire satmış idi.
Bunun üzerine küçük kardeşi Abdullah bize sığınmış, ona da yardım ederek Mes’ut’u kaçırıp Tlemsen tahtına Abdullah’ı geçirmiş idik.
Abdullah da bize minnettar olup hediyeler gönderip muhabbetnameler yazmış idi. Amma bir zaman sonra o da azdı. Muhafız diye isteyip de yanına alıkoyduğu yüz gaziyi geri gönderdi. Halka zulme başladı. Kefereye zahire sattı…”
Bizim Hayreddin Paşa’ya avrupalılar “Barbaros” derler. Güya “kırmızı sakal” manasına gelirmiş.
Meğer Kaddafi de öyle diyormuş: “Barbaros’un, korsanların, Osmanlıların gemilere fidye ödettiği zamanlara geri döneceğiz. Gerçekten bir dünya krizi ve herkes için felaket olacak.”
Batılıları Hayreddin Paşa ile korkutmak! Osmanlı ile korkutmak! Yani İslâmla korkutmak!
Bu ne kadar şerefsiz bir kurtulmalık rüşveti!
Hayreddin Paşa ve ağabeyleri, Hızır ile İlyas ne yaptı? Korsanlık mı? Bugün Libya’yı müslüman olarak ayakta tutan Turgut Reis ne yaptı?
Kaz kafalı Kazzafi bunları bilmez mi?
İslâm’ın Avrupa’ya atılışı Endülüs, 15. Yüzyılda tamamen geri çevrildi. Katolikler müslümanları İspanya’dan söküp attılar. Kalanları dönmeliğe zorladılar.
Devir 2. Bayezid zamanı idi. Osmanlılar Endülüs müslümanlarına İspanya’da yardım edemediler ama onların Afrika kıt’asına salimen geçmelerine yardımcı oldular.
Sadece bu kadar mı?
Aynı zamanda Endülüs’ü müslümanlardan temizleyen Avrupa güçlerinin Mağrib’e yerleşmesine mâni oldular.
Yani Osmanlı olmasa idi, sadece Endülüs değil, Mağrib de kaybedilecekti. Fas, Cezayir, Tunus, ve Trablusgarp…
Peki Kazzafi’nin derdi ne?
Onun derdi halkına zulmeden bir firavun olarak ömrünü tamamlamak. Hayreddin Paşa, halkına zulmeden mağribli sultanların Avrupalılara, “kefere”ye zahire sattığından bahsediyor. O zamanın stratejik maddesi olan kuru gıda maddeleri satarak Avrupalılar nezdinde değer kazanıyorlardı. Kazzafi de bugünün stratejik maddesi petrolü Avrupalılara peşkeş çekerek postunu kurtarmaya çalışıyor.
Oyun değişmemiş, Tlemsen sultanlarının yerini zamane diktatörleri almış. Bunlar daha yaman: Suret-i Hakdan görünüyorlar, batı sömürgeciliğine düşman havası atıyorlar, ama el altından batılılara ülkelerinin servetini peşkeş çekiyorlar.
Bir tek noksan var: Bu kefere işbirlikçisi firavunlara dur diyecek bir islâm gücü. Osmanlı yok, Hayreddin Paşa yok, Turgut Reis yok…
Bu ne utanmazlık! Bu Kazzafi alçağının hiç yüzü kızarmaz mı?
Elcevap: Suratı estetikten eşşek derisine dönmüş, ancak plastik ameliyatla ona kızaran bir yüz yaptırılabilir.
Öyleyse bu müptezelin neresi kızarıyor?
Mühim not: Kazzafi’yi eskiden olduğu gibi Avrupaya kaçırtacak ay yıldızlı bayraklı isyancılar, kontrolü ele geçirdikten sonra Hayreddin Paşa’nın hatıratını ders kitabı olarak okutmalı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.