İşbirlikçi (!) Kürtler
Metiner hakkındaki suikast iddiasını “inandırıcı” bulmayan bazı aklı evveller çıkmıştı. Sanki “öldürülmeden inanmam” der gibilerdi. Gördünüz, örgüt üyesi olmakla suçlanan gazeteciler için ortalığı ayağa kaldırdılar. Bana da defalarca sordular “meslektaşlarınıza destek vermeyecek misiniz?” diye.. dedim ki eğer yazdıkları haberler nedeniyle başlarına bir hâl geliyorsa önce ben giderim desteğe.. Mesela TAK’ın hedefe koyduğu gazeteci ve yazarlara, aydınlara sonuna kadar destek olurum.. Niye? Düşüncelerini ifade ettikleri için konmuşlar hedef tahtasına çünkü.. Peki son dalgada tutuklanan gazeteciler neyle suçlanıyorlar? Örgüt yöneticisi ya da üyesi olmak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik.. Savunalım savunalım gazetecileri ama sırf gazeteci diye savunurken bir kez daha düşünelim. Mesela Mehmet Metiner’i ele alalım. Sadece fikirleri nedeniyle ve bu fikirlerini açık yüreklilikle ifade etmesi nedeniyle son birkaç ay içinde üç ayrı iş geldi başına.. İlki Fırat Haber Ajansı’nın da naklettiği PKK’ya yakın internet sitelerinde çıkan tehditti. “Durumdan vazife çıkarmak isteyen birileri varsa” diye hedef gösteriliyordu. Ardından bir şüpheli yakalandı biliyorsunuz. Suikast hazırlığı içindeyken. Şimdi de TAK ölüm listesine koymuş Metiner’i.. PKK’nın yan kuruluşu. Kürdistan Özgürlük Şahinleri. PKK barış falan isteyiverirse diye yedekte duran terör örgütü. Zaman zaman Karayılan’ın bile, yaptığı eylemler nedeniyle kınadığı ancak bağlarını da koparmadığı örgüt.. İşte bu örgüt, ölüm listesi hazırlamış.. Metiner ile birlikte Muhsin Kızılkaya, Şıvan Perwer ve Kemal Burkay da listede.. Listede adını gören (ve eminim zerrece de şaşırmayan) Metiner diyor ki; “PKK siyasetinin Kürtlere zarar verdiğini söylediğim için hedef oldum”..
Peki PKK, ne ile itham ediyor bu aydınları biliyor musunuz? İhanetle ve işbirlikçilikle.. Muhsin Kızılkaya TRT 6’da program yaptığı için, Şıvan Perwer Bülent Arınç’la kol kola poz verdiği için, Kemal Burkay örgütün hatalı davrandığını söylediği için İmralı’nın hedefine oturdu. İmralı’dan da bu isimler için, adeta “vur emri” çıktı.. “...isimlerini bile ağzıma almak istemiyorum. Ama birileri bunlara sus demeli. Özellikle Muhsin Kızılkaya gibilere....” Bu söz Öcalan’a ait. Avukatları aracılığıyla gönderdiği mesaj bu.. Mesajın şifresini şöyle çözelim.. Bir zaman Öcalan demişti ki; “odama boya yaptılar. Kokusu biraz başımı ağrıttı” .. Bu söz üzerine İstanbul’da bir otobüs yakıldı, hayatının baharında bir genç kız cayır cayır yanarak hayatını kaybetti.. Şimdi sadece liderlerinin odası boyandı diye İstanbul’u savaş alanına çeviren PKK’nın milis gücü, “biri bunları sustursun” dediğinde ne yapacak?.. Ha bu arada, işbirlikçilik demişken, Öcalan yakalandığında uçakta, kendisini getiren askerlere ne söylemişti hatırlıyor musunuz? Hatırlarsanız eğer, asıl işbirlikçinin kim olduğunu daha iyi anlarsınız.. Gelelim meselenin bir diğer ayağına.. Öcalan’ın; Kandil’e, BDP Grubuna, milis kuvvetlerine oraya buraya rahat rahat talimat yağdırmasına zaten alıştık da, hiç değilse bu doğrudan isimle hedef göstermeler hakkında bakanlık bir şey yapamaz mı? Birileri hakkında bu kadar rahat ölüm fetvası verilmesi çok can acıtıcı..
HABERAL MHP’DEN ADAY
Üstte gördüğünüz başlık yalan değil. Doğru. Zonguldak birinci sıradan mı yoksa Ankara’dan bir bölgeden mi aday gösterilecek, bugünlerde MHP’de bu tartışılıyor. Ama bu Haberal, Mehmet Haberal değil, oğlu Erkan Bülent Haberal. Bu arada Başkent Hastanesi’nin müdürü Ali Uzun da MHP’den (garanti sıralardan birinde) aday olmuş durumda. Haberal parlamentoya girmese de, biri aileden biri şirketten iki temsilcisi TBMM’de olacak gibi görünüyor. Kalın sağlıcakla.