Üç başı mamur komplo planı
Bir şarkıyı hafiften mırıldanır gibi "Yüzüm şen, hatıram şen, meclisim şen" diye söze başlayıp sonra nezaket çerçevesi içinde "Yapma bunu Ruşen" yazacaktım, "Dema oyle..."
Bendeniz ağzım yüzüm diyene kadar, Şamil Tayyar yazıyı çaktı.
Şimdi aynı konuda Ruşen'le ilgili yazılacak bir yazı, ister istemez esinlenme gibi durur, nereden bakılsa ofsayt görünür, ağır çekime falan gerek kalmaz.
Yine de bir cümleyle özetlemek iyi olacak.
Kitap yazmakla tutuklanmak arasında doğrudan bir bağ kurmak, en net ifadeyle cıvıklıktır.
Bunu akılda tutmak zor gelirse, bir kenara not etmekte fayda var.
* * *
Gündemdeki hoş olmayan konulara girmemeye çalışmak, bazen fazlasıyla zorlaşıyor.
28 Şubat'la ilgili iki laf etmek gerektiğinde, Fadime Şahin'i es geçebilir miyiz?
Veya Baykal'ın istifasını hatırlayalım...
İlelebet sürecek gibi görünen genel başkanlıktan ayrılmasını konuşurken, kaset skandalından bahsetmemek mümkün mü?
Bugünlerde yine benzer mevzularla meşgulüz ki bir türlü Grekoromen çalışamıyoruz; illa karakucak!
* * *
Kadın çıkıyor, Baykal'ın kendisini taciz ettiğini söylüyor.
Ardından kasete alma planları konuşuluyor çekincesizce.
Gizli kalmasına özen gösterilmesi, örtbas edilip cümle âleme duyurulmaması için gayret edilmesi gerekirken, bizzat kapı kapı dolaşıp herkese anlatıyor.
* * *
Partinin Genel Başkan Yardımcısı'na gidiyor, anlatıyor.
Genel Başkan'a gidiyor, anlatıyor.
Soner Yalçın'a telefon edip bilgi veriyor.
Ne alakası varsa, eski Yarsav Başkanı'na gidiyor, ona da anlatıyor.
Eminağaoğlu'na dert yanıyor.
Kılıçdaroğlu'nun belden aşağı vurma ekibinin olmayışına hayret ettiğini dile getiriyor.
* * *
Yetmezmiş gibi kanaldan kanala dolaşıp ekranlarda boy gösteriyor.
Güya Baykal'a sert çıkmış da "Sizin kafanız mı güzel" diye tepki göstermiş.
Kemal Bey bir minik kamera temin etseymiş, o kadın da gidip Baykal'ın kendisini nasıl taciz ettiğini belgeleyecekmiş.
Sanki 40 liralık kamerayı temin etmek çok zor!
Hey millet!
Şu manzaraya bakınız, orta yerde neler döndüğünü görünüz ve karar veriniz ne günlerdeyiz!
* * *
Kiliseye giden yaşlı adamı hatırlatıyor o kadının durumu.
Günah çıkarma kabinine giren yaşlı adam, yan taraftaki papaza anlatmaya başlar:
"92 yaşındayım, 70 yaşında bir karım, birçok çocuğum ve torunlarım var. Geçen gün çok genç bir kızla beraber oldum."
Peder, görevini yerine getirmeye hazırdır; önce nedametin ikrarını sağlamak ister:
"Bu günahların için pişman mısın?"
"Ne günahı?"
"Bu nasıl soru? Sen ne biçim Katoliksin?"
"Katolik değilim, hatta Hıristiyan bile değilim. Ben Yahudiyim."
"O halde bunları bana niye anlatıyorsun?"
"Sadece sana değil, gördüğüm herkese anlatıyorum."
* * *
Hepsine tamam diyelim de, görevinden çok zaman önce istifa etmiş eski bir Genel Başkan'a kurulacak komplo, kimin ne işine yarayacak?
Genel Başkanlık'tan bir daha mı istifa etmesi sağlanacaktı?
Yoksa bu iş, eski değil de hâlihazırdaki Genel Başkan için hazırlanmış bir tuzak mıydı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.