Alak’ın Alaka ile ne Alakası var?
Geçen hafta Cuma günü Allah için sevdiğim iki kardeşim bizlere misafirdi… Kardeşlerden birinin uçağı sabahın erken saatlerine denk geldiği için uyumayıp uçak saatine kadar muhabbet ettik. Kendilerinden Allah’ın dilediği kadar faydalandım…
Konular birbirlerini kovaladı ve Türkiye’de fark edilmeleri için kitap sünnet dinlemeyen muhteşem ikilinin mealine geldi ve orada tosladı!
Birbirlerinin neredeyse kopyası olan bu mealler Kur’an nasıl tahrif edilir yarışmasında kesinlikle ödül almaya hak edecek bir şekilde hazırlanmış desem sanırım yanılırım. Ödül alınabilinmesi için oldukça kurnaz bir şekilde tahrif edilmesi gerekir. Lise talebesi olan oğlumun dikkatine takılırsa bir tahrif meali, bu başarısızlık anlamına gelir…
Peki, bunlar Kuran’ı tahrif etmeye çalışırken nasıl bir cahilliğe başvurmuşlar? Hep birlikte görelim. Dikkatinizi çekmek istediğim ayet, Alak suresinin ikinci ayetidir. Önce piyasada olan birkaç meale bakalım, daha sonra da aynı kafadan olan kahramanlarımızın mealiyle bir kıyaslama yapalım;
İnsanın neden yaratıldığını bizlere bildiren Alak suresinin 2. Ayeti:
Diyanetin heyet meali ; “O, insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı.”
Ali Bulaç’ın meali ; “O, insanı bir alak'tan yarattı.”
Elmalı meali; O, insanı bir alaka’dan (embriyodan) yarattı.”
Esed bile şöyle diyor; “insanı bir yumurta hücresinden yaratan!”
Fizilal de şöyle geçer; “O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.”
Suat Yıldırım: “İnsanı yapışkan bir hücreden yaratan.”
Eveeeeet… Bu muhteşem ikilimiz bu ve daha nice meal mütercimlerini cahil yerine koyarak bakın ayeti nasıl tahrif etmişler:
“ O, insanı sevgi ve alakadan yarattı!”
Yani bizler sevgiden yaratılmışız!
Yani bunca meal yazarları anlayamamış!
Peki, bu bilgileri nereden aşırmışlar! Aşırmışlar diyorum, çünkü bu meali Elmalılının tefsirinde gördüm. Elmalı bunlar gibi cahillik edip te meal diye sunmamış… Sadece bu ayeti tefsir ederken kısaca şöyle değinmiş;
“Bunlardan başka alak, ruhanî ve manevî olarak "alaka" gibi aşk ve sevgi manasına geldiği de lügatte açıklanmıştır.”
Ayeti meal ederken değil de dipnot olarak bildirmiş olsalardı bir derece anlardım. Ama dikkat çekilmek isteyen bir insan için dipnotta kalmak hiç akıllıca değil.
Peki bunlar bu cesareti nereden buluyorlar?... Cahil cesur olur, bu doğru ama bu kadar da cesaret birazcık düşündürücü doğrusu…
Bir düşünürün şu tespitini sizle paylaşmak istiyorum;
“ Medyatik olan biri çevresinde kendisine karşı yapılan eleştirileri kale almıyorsa eğer bilinki o kişi birilerine çalışıyor!”
Meseleyi fazla uzatmadan bir müjde verip haftaya görüşmek için müsaade alayım;
Mehmet Emin Akın hocanın bu ikiliden sadece birini kale alarak kaleme aldığı te’vîl’in tahrife dönüşmesi isimli kitabı yakında çıkacak inşaallah…
Not: Yazımın başlığı bana ait değil. Muhabbet esnasında kardeşlerden biri söyleyince kendilerinden izin alarak kullanmış oldum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.