Maaşına zam, işine son
Her televizyon kanalının istediği zaman reklâm yayınladığı zamanlarda, eline uzaktan kumandayı alan, 'zap' yaparak, kanaldan kanala gezebiliyordu.
Şimdiyse reklâmlardan kaçmak mümkün değil.
Uzun zamandır reklâm kuşakları bütün kanallarda aynı dakikalarda giriyor.
Zap da yapsanız, zıp da yapsanız, bir kanaldaki reklâmdan başka kanaldakine geçersiniz.
*
Keyifle seyrettiğim, ustalıkla hazırlanmış, çok güzel reklâmlar var bugünlerde.
Biri, "haklarını kullanmak" isteyen delikanlının, yeni macerasını konu alan reklâm...
Boğaz kıyısında oturmuş, tek başına çay içerken görüyoruz bu defa.
Her seferinde onu gıcık eden arkadaşı yok yanında.
Saç sakal uzamış halde ve derin pişmanlık içinde olduğunu anlıyoruz.
Cep telefonuyla yurt içinde yurt dışında birçok yakınını aradığını ve fatura geldiği zaman uğradığı şoku anlatıyor.
"Kol sentır" ile görüşmesinden bahsediyor, sunturlu konuşmayı özetliyor ve "hakkımızda hayırlısı" diyerek bitiriyor.
*
Beğendiğim diğer reklâmda ise hastane yatağında yatan bir genç adam var.
Başında doktor, hemşire... Cihazlara bağlamışlar, kalp ritimleri duyuyoruz.
Derken "dıt dıt dıt" yapan alet, ilginç bir melodi çalmaya başlıyor birden bire.
Hasta hafifçe doğruluyor, endişeli bir ifadeyle doktora el sallıyor.
O el sallama, bir soru aslında.
"Ne oluyor, gidiyor muyum, yolcu muyum?" anlamında bir soru.
Doktor ise gayet sakin... O da hastası gibi konuşmadan, el işaretiyle cevap veriyor.
"Merak edilecek bir durum yok, rahat ol, yat yerine, her şey kontrol altında..."
*
İlki, haliyle cep telefonu reklâmı, ikincisi de bir sigorta şirketine ait.
Senaryosu, çekimi, oyunculuğu gayet iyi olan başka reklâmlar da var fakat hepsine değinmek gereksiz.
*
Bir zamanlar ekranların vazgeçilmez simalarından biri olan Zekeriya Beyaz Hoca'nın evinde ve aynı binada bulunan ofisinde, önceki gün polisler arama yaptıkları sırada, Hoca camdan bakarak aşağıdakilere el salladı.
O el sallama sahnesi, yukarıda bahsettiğimiz ustalıkla hazırlanmış reklâmdaki el sallamadan aşağı kalır değildi hani.
Birçok anlamı olan bir el sallamaydı o.
Yüz ifadesi güçlüydü... Saçlar boyanmıştı... Bakışlar derin anlam taşıyordu.
Yakından veya ekranlardan tanıyanlar değil, ilk defa o pozuyla görenler bile, Beyaz Hoca'nın konuşma balonuna birçok şey yazabilir.
*
Bu arada Salih Tuna'ya da bir selâm çakalım... Polisin evinde arama yapması üzerine, "Hoca'ya yakışır cinsten bir kurban kessem yeridir" demişti dün "Bir horoz mesela!"
Horoz pahalı gelirse, palamut bile olur; Hoca kabul eder.
*
Zekeriya Beyaz'ın evinde arama yapıldığı gün, o arama emrini veren Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün görevden alındığı haberi geldi.
Kramer Kramer'e Karşı'yı hatırlatan bu gelişme, iki gün sonra olsaydı, 1 Nisan şakası sanabilirdik.
Bu haliyle, 30 Mart şakası oldu ve "Maaşına zam, işine son" esprisine benzedi biraz.
Hem terfi etti Savcı Öz, hem Ergenekon davasından uzaklaştırıldı.
*
Bu memlekette üç savcının heykeli dikilse yeridir: Şemdinli'den hatırladığımız Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, Kenan Evren'e dava açan Adana Savcısı Sacit Kayasu ve Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz.
Gerçekten "devlette devamlılık esas" ise, işler adamdan adama değişmiyor ve hukuk yürüyorsa, ne gitti diye sevinenlerin sevinmesi, ne üzülenlerin üzülmesi gerekir.
Yalnız, şunu merak etmemek, imkân çerçevesini aşıyor:
Yerine gelen savcı, kaç bin sayfa okumak zorunda kalacak ve bu iş ne kadar zaman alacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.