Yılmaz Öztuna

Yılmaz Öztuna

Baas’ın bozduğu ilişkiler Erdoğan sayesinde düzeldi

Baas’ın bozduğu ilişkiler Erdoğan sayesinde düzeldi

Suriye, Bizans eyaleti iken 635 yılında Müslümanlarca fethedildi. Şâm’a giren Arap ordusunun başında Aşere-i Mübeşşereden Ebû-Ubeyde bulunuyordu. Yardımcısı Hâlid bin Velîd idi. İlk Suriye valisi Yezîd bin Ebî-Süfyân’dır. 661’de Muâviye, İslâm imparatorluğunun merkezini Medîne’den Şâm’a nakletti. 750’ye kadar onun Emevî hanedanı Şâm’da saltanat sürdü. Bu yıllarda Hindistan ve Türkistan’la Orta Fransa arasında 3 kıt’a üzerinde Emevî cihan devleti kuruldu. 750’de iktidara gelen Abbâsîler, devlet merkezini Şâm’dan kaldırarak az sonra Bağdad’ı kurup taht şehri yaptılar.
Tolunoğulları (868-905) ve Ihşıdoğulları (934-969), Mısır’da kurdukları Türk devletlerine Suriye ve Filistin’i de dahil ettiler. Abbâsîler gibi Sünnî-Hanefî idiler. 1070’ten itibaren Selçukoğullarının cihan imparatorluğu, Suriye’yi de eyaletleri içine aldı. Suriye Selçuklularını Böriler ve Zengîler gibi Selçuklu Atabeyleri izledi. Onları Eyyûbîler takib etti. 1240-1249’da Suriye, Anadolu Selçuklularına tâbi oldu.
1250’de resmî adı ed-Dewleti’t-Türkiyye (Türk Devleti) olan Memlûklerin Mısır’da kurdukları ve Abbâsî halîfesini de Kahire’ye getirdikleri çok önemli Türk devleti, Suriye’yi, en büyük eyaleti olarak yönetti.
Yavuz Sultan Selim, 24 Temmuz 1516 Merc-i Dâbık zaferi üzerine, ertesi gün Haleb’e girip halîfeliği üzerine aldı. 27 Eylülde Şam’da idi. Bu suretle Suriye’yi, tıpkı diğer Arap ülkeleri gibi, bir Arap devletinden değil, bir Türk devletinden aldık. Birinci Cihan Savaşı sonunda Şam’ı 1 Ekim 1918 ve Haleb’i 27 Ekim 1918’de İngilizlere bırakarak çekildik.
Bu suretle Suriye’de Osmanlı yönetimi 402 yıl sürdü. Daha önceleri -yukarıda belirtilen- Türk devletlerinin egemenliğini de katarsak, Suriye’yi Türklerin 900 yıl yönettikleri anlaşılır. İngilizlerin az sonra Fransa’ya terk ettikleri Suriye’de ise Fransızların çeyrek asır bile tutunamadıkları anlaşılır.
Zaman zaman değişmekle birlikte bugünkü Suriye’yi, Şâm ve Haleb eyaletleri olarak yönettik. Şâm eyaletinin tamamı ile Haleb eyaletinin güney illeri üzerinde bugünkü Suriye kurulmuş, Haleb’e bağlı kuzey iller, Türkiye’de kalmıştır. Haleb şehri ve kuzey Suriye şeridinde ve Şâm şehrinde önemli Türk nüfusu Suriye’de kalmıştır.
Suriye’de Müslüman nüfus yüzde 89 kadardır (Suriye: 185.180 kilometrekare, 22.5 milyon nüfus). Arap asıllılar Sünnî-Şâfiî, Türk aslından gelip şimdi Arapça konuşanlar Sünnî-Hanefî’dir. Birkaç alt mezhebe bağlı Şîîler ve Dürzîler de diğer Müslümanlardır. Mûsevî nüfus şimdi birkaç bine inmiştir. Hristiyan Araplar vardır (bilhassa Mârûnî Katolik). Fransızca çok yaygınken bugün İngilizce yerini almıştır. Bir miktar petrol ve gaz olmakla birlikte, petrolcü Arap ülkelerinden değildir. Kişi başına gelir 5.000 doların altındadır.
Tanzimat döneminde modern kara kuvvetlerimiz oluşturulurken, merkezi Şâm olmak üzere 5. Ordu-yı Hümâyûn kuruldu.
Yavuz Sultan Selim, Şâm’ı alınca Şeyh Muhyiddîn Arabî ve Sultân Salâhaddîn Eyyûbî türbelerini bugünkü şekilleriyle yeniledi. İkisini de ziyaret etti. Oğlu Kaanûnî Sultan Süleyman, Sinân’a güzel bir cami ve külliye yaptırdı. Bugün bahçesi sürgündeki Osmanoğullarının bir kısmının kabristanı hâlindedir. Önce naaşı İtalya’dan getirilen 6. Sultan Mehmed Vahîdeddin defnedildi (1926).
Şâm şaşaalı dönemini şüphesiz Emevî hanedanı, Muâviye halefleri döneminde yaşadı (661-750). Muâviye, Şam eyalet valiliğinden halîfe olmuştur. Emevîler döneminde cihan devletinin taht şehri olarak parladı. Emeviyye Camii bugün de dünyanın en büyük camilerinden sayılır. Osmanlı döneminde geniş ölçüde onarılmıştır.
Şâm, Emevîlerden sonra Abbâsîler, Fâtımîler, Eyyûbîler, Memlûkler gibi büyük imparatorlukların da çok seçkin bir şehri oldu. Âlim ve san’atkârlar beldesi ünü bütün İslâm âlemine yayıldı. Osmanlı döneminde şenliğini devam ettirdi. Seçkin devlet adamlarımız, sadrâzamlık yapmış vezirlerimiz burada eyalet valiliğimizi yaptılar. En büyük şairlerimizden Jön Türkler’in lideri meşhur Ziyâ Paşa (1877’de 5 ay), çok büyük tarihçi ve hukukçumuz Cevdet Paşa (1878’de 10 ay), sadrâzamlığından sonra meşhur Midhat Paşa (1878-79’da 8 ay), son Osmanlı döneminin en tanınmış şahsiyetleri arasındadır, Suriye valilikleri de vardır. Son valimiz (1918) Tahsin Uzer, Atatürk döneminin tanınmış devlet adamlarındandır. Atatürk de hem genç kurmay adayı, sonra hem ordu komutanı olarak Şâm’da bulundu.
Şâm, hac yolu üzerinde idi. On binlerce hacı giderken veya dönerken Şâm’a uğrarlardı. Ana dili Arapça olanlar dahil hemen herkes Türkçe bilirdi. Halkın yaşayışının, büyük Anadolu beldelerinden farkı yoktu. Güzel bir coğrafya mekânında, yeşiller arasında kurulmuş bir belde idi. İpekli atlas kumaşları, paslanmaz çelikten ünlü kılıçları, sedef işlemeli mobilyaları bütün Avrupa’da çok aranıyordu.
Suriye’nin Haleb şehri, büsbütün Anadolu şehirlerine benziyordu, bugün bile öyledir. İmparatorluğun en işlek ticaret merkezlerinden biri idi. Avrupalı ve Asyalı tüccarlar dolup taşıyordu. Son Haleb Genel Valimiz Abdülhâlik Renda’dır, Atatürk-İnönü devrinde 11 yıl, 5 ay Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı oldu (1935-46). Haleb valiliği 2 yıldır (1917-18). Bugünkü Haleb kalesi, Salâhaddîn Eyyûbî tarafından yeniden yaptırılmıştır.
İlk Suriye cumhurbaşkanları Mülkiye (Siyasal Bilgiler) mezunudur. Bunlardan Dâmâd Ahmed Nâmi Bey, Sultân Abdülhamîd’in damadıdır ve bu sıfatının verdiği prestijle Suriye cumhurbaşkanı seçildi, torunları İstanbul’da yaşıyor.
Velhâsıl Suriye, iki seçkin eyalet merkezimiz Şâm ve Haleb’i ile, Akdeniz’e dayanan güzel sahilleri ile, doğuda Bâdiyetü’ş-Şâm (Suriye Çölü) denen Irak’la arasındaki ünlü çölü ile, güzel bir Osmanlı ülkesi idi. Askerî darbeler ve Baas rejimi, Suriye-Türkiye ilişkilerini çok kötü şekilde bozdu. Başbakanımız Tayyip Erdoğan, inanılması zor bir beceri ile geleneksel Türk-Suriye ilişkilerini Osmanlı dönemi derecesinde canlı hâle getirdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz Öztuna Arşivi