Artist filler
Cote d’lvoire, bu sömürge dönemindeki adı. İddiaya nazaran bugün de bu Fransızca ismin kullanılmasını arzu edermiş. Zaten resmî lisan Fransızca. Ödünç dil kullanan bir ülkenin sömürgelikten kurtulması sadece şeklidir. Al sana yönetim şekli, al sana sandık, al sana bayrak, al sana milli marş, al sana her dara düşene yetecek başkent işte bağımsızsın, tay dur dayın gelsin. Nereden gelecek? O dayılar hiç gitmedi ki. Fildişi Sahili’nden söz ediyoruz. Afrika’nın batı kıyısında 20 milyonluk bir ülke. Halkın yüzde 40’ı Müslüman, yüzde 25’i Hristiyan, diğerleri mahalli inanışlarda. 1960’ta Fransa’dan sözde istiklalini kazanmış.
Ama huzura hasret topraklar. Niçin huzura hasret? Bir esmer güzeli de ondan. Üzerinde çok göz var.
Fransa bu eski sevdasını bir türlü unutamıyor. Şu servet unutulur mu?
Fildişi Sahili, kakao üretiminde dünya birincisi. Kahve, kauçuk, petrol, demir, pirinç, tatlı patates, ton balığı ve daha başka yer altı zenginliklerine sahip. Kuyularından günde 33 bin varil petrol çıkmakta. 220 milyon varil toprağın altında. Bu güzeli mahallenin hovardaları rahat bırakmıyorlar. Şahıslar yapsa tacizden içeri atarlar. Diğerlerinin adı düvel-i muazzama.
Bağımsızlık, 1983’te Felix Houpho-Boigny eliyle lutfedilmiş. İlk cumhurbaşkanı, iki şey gerçekleştirmiş, Abidjan gibi gelişmiş bir ticari merkez varken doğduğu yer o Yamoussoukro bozkırını başkent yapmış, Vatikan’dakinden yedi kat büyüklükte dünyanın en büyük bazilikasını inşa ettirmiş.
Bu zengin, zengin olduğu kadar da talihsiz ülkede 2002’de iç savaş çıktı. Fransa, halkın yararı için şıppadanak geldi ve Laurrent Gbagbo’yu efsunlu sandıklardan başkan olarak çıkardı. Ama zikredilen ismin görevi 2005’te bittiği halde yerini bırakmayı biteviye tehir etti. Kendini yoklayan cumhurbaşkanı herhalde çek-senet mafyalığı yapmayacağına karar veriyordu.
İç savaştan bu yana Fransa ve kendini unutturmama adına biraz da ABD ve çalımlı AB’nin tazyikleriyle Laurent Gbagbo’yu seçime icbar ettiler. 2009’da darbe de yaşamış Fildişi’nde idari, siyasi, coğrafi her şey karmakarışıktı. Mart 2011’de bahar olanca güzelliğiyle ülkenin yüzüne gülerken her geri kalmış memlekette olduğu gibi ancak kaşe ücretiyle figüran rolünü kapabilen halk, bu tiyatroda sandığa gitti. Cumhurbaşkanı Gbagbo’nun karşısında eski başbakan, ondan da önemlisi IMF temsilcisi Alasanne Quattarrı rakip.
Netice?
Quattarrı, rakibi Gbagbo’ya yüzde 54.1 oyla çık dışarı dedi. Fakat cumhurbaşkanı sarayına daha bir sarıldı. Enayi değildi ya. O da tertibini almıştı. Anayasa Mahkemesi ne gün için kurulmuştu! Derhal seçim neticelerini mahkemeye taşıdı. Seçime hile, daha vahimi şifre karışmıştı. Davadan sonra ihtilaf artık bağımsız yargıdaydı. Daha ne olsun? Bağımsız devlet, bağımsız yargı. Mahkeme davayı esastan inceledi. Gereği düşünüldü. Yukarıda tadat edilen sebeplerle işbu seçimi Laurent Gbagbo kazanmıştır.
Buyurun ayıklayın pirincin taşını. Taraftarlar, kakao içmek yerine silaha sarıldılar. 50’nin üzerinde insan öldü. Adayın biri ticari başkentte, diğeri resmî başkentte and içerek cumhurbaşkanlığını ilan etti. Ülke, zaten iç savaşta kuzey ve güney diye ikiye bölünmüştü. O’saat Sarkozy, BM GK’yi devreye soktu. Kafalar masa etrafında birbirine yaklaştı. Fransa’yı Libya’da incittik. Burada yardımcı olalım. Öyle de oldu. Fransa UN bandrolü altında uçaklarıyla askerleriyle havadan ve karadan Fildişi Sahili’ne girdi.
Şimdi orada 10 bin BM askeri var. Asıl aktörse 900 kişilik eski sömürge gücü Licorne askerleri Fransa.
2002’de getirdiği Gbagbo’ya 2011’de git diyor. O ise defolun dedi ama, bodrum katına da inmek zorunda kaldı. Fransa dışişleri bakanı Michele Alliot-Marie askerlerimize saldırı yapılırsa meşru müdafaa hakkımız doğar diye hukukun üstünlüğünü hatırlattı. Bu arada BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon ise çok önemli bir söz söyledi:
-Fildişi, Fildişililerindir!
Bu trajik filmi dedelerimiz siyah-beyaz gördü. Biz renklisini gördük. Torunlarımız da galiba internetten seyredecekler.
Bu dünyada meğer ne çok artist varmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.