İskilipli Atıf Hoca Ve Dr. Mehmet Sılay
Geçenlerde günümüz seyyahlarından Dr. Mehmet Sılay ağabeyimizi FM 103.4 den Ankara ve civarına, www.arifanradyo.com.tr adresinden de bütün dünyaya yayın yapan Arifan Radyoya, sabah haber-yorum-aktüalite programımız Günebakış’a çağırmış ve kendisi ile son çalışması üzerine bir röportaj yapmıştım. Sohbet konumuzda yeni çıkardığı “İskilipli Atıf Hoca (1876–1926)” isimli kitabı idi. Programda konuklara ayırdığımız süre 15–20 dakika olmasına rağmen O’nunla olan sohbetimiz yaklaşık 50 dakika sürdü. Reklâm kuşağını bile atlamak durumunda kaldık. Hitabeti, zerafeti ve beyefendiliği ile bilinen Dr. Mehmet Sılay ağabeyimizle programdan sonraki çay molasında daha detaylı olarak konulara değinme fırsatı bulduk. Hem geçmişi, hem de bugünü konuştuk.
Kitabı hazırlarken son derece sabırlı ve titiz bir gayret ortaya koymuş. Bunu kitabı elinize alıp biraz karıştırınca hissediyorsunuz. 380 sayfa gibi son derece hacimli bir çalışma olan “İskilipli Atıf Hoca” kitabı Düşün yayınlarından Ekim 2010 da çıkmış. İskilipli Atıf Hoca, Sonun Başlangıcı, Hocanın Tutuklanışı, Mahkemeden Ayrıntılar, Anıt Mezar Projesi, Tbmm Arşivi, Osmanlıdan Cumhuriyete, Şehitler Anlatıyor, Basında ve Toplatılan ve Yazarını İdama Götüren Eser diye on bölümden oluşan “İskilipli Atıf Hoca” çalışması sade ve her yaştan ve düzeyden insanın anlayabileceği bir dille kaleme alınmış. Özellikle Atıf Hoca’nın mezarının bulunuş öyküsü çok etkileyici bir safahata sahip. Aylarca bıkmadan usanmadan araştırma yapan Mehmet Sılay üstadımız, aynı zamanda büyük bir ilim ve irfan adamının mücadele ile dolu hayatının kapalı kalan yönlerini de açıklığa kavuşturmuş. Ve hepsinden önemlisi İstiklal Mahkemelerinin nasıl bir anlayışla işlev gördüğünü ortaya koymuş.
Malumlarınız olduğu üzere İskilipli Atıf Hoca sahip olduğu ilim ve irfan aşkı sayesinde küçük yaşta İstanbul’un yolunu tutmuş ve büyük gurbet sıkıntılarına katlanarak kısa sürede pay-ı tahtta kendinden söz ettirmiştir. Ve nihayetinde Padişahında içinde bulunduğu huzur derslerine iştirak eder olmuştur. Kuvay-ı Milliyenin haklı mücadelesini desteklemiş ve Milletin bağımsız bir Devlet olma fikriyatına destek vermiştir. Milli ve Manevi değerlerin muhafazası ve geliştirilmesi yolunda sohbetler vermiş, dersler okutmuş ve eserler kaleme almıştır. Bu çalışmalarından biri de “Frenk Mukallitliği ve Şapka” isimli risalesidir. Malum Risale şapka aleyhindeki kanundan iki sene kadar önce basılmış ve mevcudu da tükenmiştir. Şapka kanunundan sonra ise basılmamış, dağıtılmamış ve satılmamıştır ve okutulmamıştır. Ama buna rağmen kanun aleyhindeki bir faaliyet olarak telakki edilip yazarı dönemin oğlan üstü yetkilerle donatılan ve bir zulüm çarkı gibi çalışıp eline geçirdiğini anasından doğduğuna pişman eden İstiklal mahkemelerinde idamla yargılanmıştır.
İşte bu acıklı safahatı yaşayan ilim ve irfan adamının yaşadığı zulümlerin anlatıldığı “İskilipli Atıf Hoca” kitabının sonunda, sahibini idam sehpasına götüren risalenin orijinal Osmanlıca aslı ve günümüz Türkçesiyle motamo tercümesine yer verilerek araştırmacılara ve Osmanlıcayı okuyabilenlere büyük bir hazineyi de kazandırmıştır. İşte bu orijinal nüshadan kısa ama vurucu bir bölümü kitaptan sizlere nakletmek istiyorum. Bakın Atıf Hocanın tespitleri bugün hala nasılda geçerliliğini koruyor.
“İslam medeniyeti, hakiki bir medeniyettir ki üstün düsturlarına tamamen yapışmak şartıyla her cihetten beşerin saadet ve tekâmülünü tekeffül eden ve dünyanın fani hayatından sonra da ebedilik bulan hakiki evsaf kemalatı kefildir. Dolayısıyla beşerin hakiki saadeti peygamberlerin sünnetlerine ittiba ve büyük İslam medeniyetine tamamen sarılmakla husule gelmiş olur. Şu halde garp medeniyeti gerçekte nakıs hakiki tekâmülü ihlal edici olduğundan İslam’ın mukaddes usul ve kaidelerini ve peygamberlerin yolunu tamamen kabul etmedikçe işin esasında ve sağduyu sahipleri nazarında gerçek medeniyet sayılamaz. Binaenaleyh ebedi saadet ve hakiki kemalatı kazanmak için Müslümanlar Garp medeniyetine değil, Garplılar İslam medeniyetine muhtaçtır. Demek oluyor ki İslam dini medeniyetin maddi ve manevi cihetinin melekiyet ve behimiyetçe insanlığa faydalı ve hizmetkâr olan kısımlarını on dört asır evvel re’sen vaz ve tesis edip insanoğullarını o dosdoğru yola sevk etmişlerdir.”
Kitaptaki orijinal bölüm şöyle devam ediyor: “Şu halde Avrupa’nın sefahat lekesi ve milliyet renginden ârî ve bütün insanlığın maddi tekamülüne hadim olan ilim, fen ve san’atların, araç ve gereçlerin hepsini almak ve bu hususlarda onları taklit meşrudur. Fakat meyhane, dans, bar ve sair süfli müessese ve sefihane terakkiyat gibi dini hüviyet ve faziletli İslam ahlakının mahvolmasına sebep olan batıl itikatlar, çirkin ahlak, rezilce itikatlar, mezmum o mal ve ef’alini almak ve bu hususlarda onları taklit gayr-i meşru ve menfurdur. İslam dini işte bu çeşit sefihçe medeniyetin terakkisine manidir. Çünkü İslam dini insanlar arasında cereyan eden çirkin iş ve rezilce itikatların tamamını men ve ortadan kaldırmak için vaz ve te’sis olunmuştur. Onun için İslamiyet, Garp medeniyetinin bu kısmı ile asla bir araya gelmez. Kalpleri Garp levsiyatı ile boyanmış olanlar bu nokta-i nazardan İslam dinini terakkiye engel görüyorlar. Evet, İslam dini bu gibi medeniyetin terakkisine en büyük engeldir. Esasen sefrahat ve rezaleti men ve nehy etmek İslam dininin belirgin özelliklerindendir. Akl-ı selim de bunu emreder… … … Şu halde lisanen ikrar ve bedenen ibadet ve amel gibi İslami milliyetin zahir alametleri ile asla alakadarlık göstermeyip kılık ve kıyafetten başka gayr-ı Müslimlerden farkı kalmamış olanlar, kıyafetlerini de onlara benzetiverince batınlarındaki imanı temsil edecek ve İslam milliyetçiliğini gösterecek hiçbir halleri kalmadığı için “Bir millete benzemeye çalışan kimse, onlardan olur” hadis-i şerifinin iktizasınca o adamların kefere zümresine iltihak etmiş olduklarına kati bir surette hükmolunur.”
İskilipli Atıf Hoca merhum başka söze hacet bırakmadığı için ben de burada sözü kesiyor, kendisine ve bütün şehitlere Yüce Mevladan rahmet, yaşayanlara da sabır, sağlık ve afiyet, Dr. Mehmet Sılay ağabeyime daha nice hayırlı çalışmalar diliyorum. Allaha emanet olun, sağlıcakla kalın efendim…
***
Not: Bu bölümde duyurulmasını istediğiniz kültürel faaliyetleri [email protected] adresine gönderiniz.
Ankara’mızda bu hafta yapılacak kültürel etkinlikler:
01- 08 Nisan Cuma saat 14:00 de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Geleneksel Halk Konferanslarında Prof. Dr. Ahmet Nedim Serinsu hocamız “Tefsir Tarihi Hakkında” konulu bir konferans verecektir.
02- 08 Nisan Cuma saat 19:45 de Gülistan Dergi tarafından Kutlu doğum Haftası münasebetiyle Anadolu Kongre Merkezinde dolu-dolu bir program var. Konuşmaların yapılacağı, şiirlerin okunacağı ve konserlerin verileceği programa için davetiye temin etmek gerekiyor.
03- 11 Nisan Pazartesi saat 18:30 da Birlik Vakfı Ankara Şubesinde Gazi Üniversitesinden Doç. Dr. Ersin Özarslan “Dil, Kültür ve İletişim Meseleleri” konulu konferans verecek.
04- 13 Nisan Çarşamba saat 19:00 da Server vakfında AK Parti Çankırı Milletvekili Suat Kınıkoğlu “Türkiyenin Yeni Dış Politikası Stratejisinde AB ve Nato” yu konuşacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.