Yine TSK II
Problemlere değinir ve birşeyler eleştirirken mümkin mertebe çözüm yolları önermeye de gayret ediyorum. Nitekim Cumâ günki yazımda TSK’yla ilgili bir dizi çözüm önerisi de vardı. Bugün onlara birkaç ilâve yaparak bu konuyu (şimdilik!) kapamak niyetindeyim. Sen askeriyeden ne anlarsın diyeceklere verilecek cevâbım da hazır: Onlar mütemâdiyen sivillerin işlerine burunlarını soktuklarına göre ben bir sivil olarak onlarınkine neden karışmayayım?
Gelelim parlak fikirlerime:
Eğer siyâsî iktidar profesyonel orduya geçmeyi gerçekden kararlaştırırsa önce dört ordu (1., 2., 3. Ordular ve Ege Ordusu) büyük bir hızla lağvedilmeli ve onların yerine en fazla 250.000 mevcudlu ve tamâmı “tugaylar”dan teşekkül eden tek bir ordu kurularak kumandası doğrudan KKK’ya bağlanmalıdır. Tugay, mâlûm, müstakilen operasyon yeteneğine sâhib en küçük “büyük” birlikdir ve yanılmıyorsam doğru dürüst NATO orduları çokdan bu sisteme geçdiler bile. Alay, tümen, kolordu ve ordu karargâhlarının aradan kalkması sâyesinde hem hâlihazırdaki hantal ve alabildiğine uzun emir-komuta zinciri adamakıllı kısalacak hem de binlerce subaylık tasarruf sağlanacakdır. Tekrar hatırlatayım: Sayıları onbini aşan albaylar “ordusu” bir yana bizim TSK’da 365 general ve amirale karşılık Alman Ordusu’ndaki general/amiral sayısı 29’dur. Bizde de bu sayı farazâ 50’ye düşünce muhterem kumandanlarımızın işsizlikden ve can sıkıntısından cunta kurup darbe planlaması da kısmen engellenecekdir. Çünki doğru dürüst çalışırlarsa böyle rezilliklere vakitleri kalmaz.
Türkiye aynı bağlamda Donanma ve Hava Kuvvetleri’ndeki zâfiyeti gidermek için elinden gelen bütün çabayı harcamalıdır. Böylece kendi öz milletine karşı bastırma ve sindirme planları üzerine inşâ edilmiş bir TSK’dan modern ve bu ada lâyık bir TSK’ya geçmek kolaylaşır. Unutmayalım ki Donanmamız acınacak durumda olmasaydı biz ne 1830’da Cezâyir’i ne 1881’de Tunus’u ve ne de 1912’de Libya’yı pisi pisine kaybeder, onlarla kendi aramızda anlaşarak dostâne vedâlaşırdık.
Öte yandan daha kısa sürede hallolunabilecek problemlere öncelik verilmelidir. Bu meyanda meselâ İstanbul ve Trakya’daki 2., 3. ve 5. Kolordular; doğuda 8. ve 9. Kolordularla güneyde 6. ve 7. Kolordular, İçanadolu’daki kolordu; ayrıca Edirne, Kars, Şırnak ve Kıbrıs’daki tümenler derhâl lâğvedilerek içlerindeki binlerce subay ve astsubay gerçekden muhârib birliklere aktarılabilir. Zîrâ bu saydıklarım muhârib birlikler değildir.
Tabii Kıbrıs’daki tümenimizin asıl mesajı “politik”dir ama bu mesajı dünyâya iletmek için orada 30.000 asker bulundurmakla 300 asker bulundurmak arasında mesajın “sarâhati” bâbında en ufak bir fark yokdur. Tabii siz orada daha ziyâde bir müstemleke işgâl kumandanı edâsıyla hava basmaya niyetliyseniz iş değişir. Ama KKTC’deki son anti-türk gösterileri ne yapmalı? Şâyet bunu “hâinâne dış mühraklar”a bağlıyorsanız o zaman muhâtabı nasıl buldukları sualine de cevab vermek zorunda kalırsınız.
Bugünlük bu kadar.