Etnik cami: Türkçe ibadetden Kürtçe ibadete!
Türk (!) İttihatçılar “türkçe ibadet!” diye tutturmuşlardı. Neredeyse yüz yıl sonra Kürt (!) İttihatçılar da “Kürtçe ibadet” aşklarını dışarı vurdular!
Anadilde ibadet!
İbadetin dili tektir! Mağripten maşrıka, cenuptan şimale, dünyanın neresinde, hangi camiye giderseniz, hiçbir sıkıntıya uğramadan ibadetinizi yaparsınız. İster Arap imama uyun, ister Boşnak, ister Arnavut, ister Berberi, ister ABD’li…
Cemaatin etnisi, kavmi olmaz. Cemaatin kimliği müslümanlıktır!
Elbette duanın dili ayrı. Herkes kendi dili ile, dili yetmezse gönlü ile istediği gibi dua edebilir.
Bu ülkede Türkçe ibadeti ilk kim dile getirdi?
Bir Diyarbekirli! Ziya Gökalp!
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur
Ey Türk oğlu işte senin orasıdır vatanın!
Şimdi aynı şehirde, birileri aynı şiiri “Ey Kürdoğlu…” diye okuyor!
Ne tesadüf! Muhtemelen Türkçe ibadet isteyenlerle, Kürtçe ibadet isteyenler aynı kökten geliyor!
Eğer sözkonusu olan Türklerin fikriyse, Türkler baştan itibaren hiçbir zaman türkçe ibadeti savunmadılar.
Türklerin ilk defa İslâmla tanıştığı Türkistan şehirlerinde imamlar geçici olarak namazda Kur’an surelerinin Farsça okunabileceği, öğrendikten sonra asli lisana dönülmesi gerektiği fetvasını verdiler.
Çünkü Türklerin İslâmla karşılaştığı şehir muhitlerinde farsça çok etkili bir lisandı. Farsça için verilen bu cevaz Türkçe için sözkonusu olmadı, ya da Türkler bunu talep etmedi!
Delhi’den Viyana’ya, bütün İslâm dünyasının Türk hanedanlı (Babürlü, Safevî ve Osmanlı) yönetimler altında olduğu asırlarda bile Türkler güçlerini Türkçe ibadet için asla kullanmadılar.
İbadullahı, müminleri bölmenin ağır suçunu işlemediler.
Türkçe ibadet, Türklerin dünya hakimiyetini yitirdiği, batı emperyalizminin diliyle konuştuğu dönemde gündeme geldi.
Türkler yine de bu iddianın tarafı olmadılar. Türkçe ibadeti reddettiler. Anadolu’nun şehirlerinde, köylerinde yüzlerce, binlerce kişi “arapça ezan” davasının mağduru oldular…
Mehmet Âkif, bu toprakların sınır aşan şairi, TBMM’nin talebiyle ve büyük emeklerle, altı yıl çalışarak hazırladığı Türkçe meali, zamanın yöneticilerine teslim etmeyi reddetti. Peşine ajanlar taktılar, büyük paralar vadettiler.
Âkif mealini yok etmek pahasına bu kumpası bozdu. Çünkü Türkçe ibadetcilerin mealini camilerde Kur’an’ın yerine geçireceklerinden endişe ediyordu!
Bu asil endişe, umarız ki, Kürtçe ibadetçilik tafrası satan ve fakat kendileri aynen Türkçe ibadetçiler gibi ibadet kaçkını olan mürezzel siyasetçilere karşı dik duran gerçek müslümanları ortaya çıkarır!
Allah’ın katında Türklük, Kürtlük değil, kişinin ibadetinin makbul olup olmaması önemli!
Ne Türkçe ibadete, ne Kürtçe ibadete “Allah kabul etsin!” demenin hükmü yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.