Bir El Clasico'dan diğerine...
El Clasico her yönüyle bütün dünyada her sene iki defa çok büyük bir ilgiyle izlenir. Bu sene tesadüfen öyle ilginç bir tablo oluştu ki, iki takım La Liga, Kral Kupası ve Şampiyonlar Ligi'nde 20 gün içinde dört defa oynamak durumunda kaldı. Ben de ilk iki maç için İspanya'nın yolunu tuttum.
Cumartesi gecesi maç öncesi Barcelona, La Liga'daki şampiyonluğu büyük ölçüde garantiye almasına rağmen Bernabeu'da müthiş bir atmosfer vardı. Barcelona'nın hiçbir takımda benzeri olmayan inanılmaz pas trafiğiyle baş etmek mümkün değil. Bunu iyi bilen Mourinho, geçen sene Inter'deyken Barcelona karşısında uygulattığı taktiği gündeme getirdi. Orta sahadaki presçiler Xabi Alonso, Khedira'ya Pepe'yi ekleyerek bu bölgeyi daha da güçlendirdi.
Barcelona'nın gerideki hazırlık paslarına izin verip, top kendi sahalarına geçtiğinde alan daraltarak agresif ikili mücadelelerle rakiplerinin hücum güçlerini düşürdüler. Top Messi ile buluştuğunda ikili-üçlü, hatta ve hatta dörtlü baskıyı hiç ihmal etmediler. Top doğal olarak hep Barcelona takımında kaldı ama net pozisyon vermediler. Fırsat buldukça da kontratak denediler.
BARCELONA HERKESE ÇOK AYIP ETTİ
İkinci yarı başında Barcelona, hem penaltıyla skor avantajı yakaladı hem de Real Madrid 10 kişi kaldı. Artık bundan sonra beklenen görüntü şöyleydi: Barcelona kontrollü anlayışla oyuna hükmedecek, fizik gücünü ekonomik kullanacak, bölüm bölüm ikinci üçüncü golü arayacaktı. Ama Barcelonalı futbolcular; seyirciye, televizyon izleyecilerine ve rakiplerine büyük saygısızlık yaptılar. Sürekli hazırlık pasları yapıp, ileriye yaklaştıklarında pozisyon üretmek yerine geriye dönüp tekrar bıktırıcı bir pas alışverişine girdiler. Barcelona'nın alışılmış pas trafiği zaten rakiplerin sinirlerini bozuyor. Skor avantajından sonraki oyun tarzları izleyenlerin de sinirlerini bozdu. Sonuçta onurları zedelenen Real Madridli futbolcular gizli enerjilerini sahaya yansıtıp şahlandılar. Beraberliği buldular, hatta galibiyeti kaçırdılar.
MESUT'UN SONRADAN GİRMESİ DOĞRU
Mesut Özil oyuna girdikten sonra başarılı bir performans sergiledi. Ancak taktik icabı ilk 11'de olmaması bence doğruydu. Barcelona gibi bir takım karşısında üç orta sahanın devamlılığı ve pres özelliğinin yüksek standartta olması şart.
Portekizli Pepe savunmanın önünde görev aldı ve inanılmaz mücadele etti, her yere yardım götürdü. Seyirciden büyük övgü oldu ama sarı kartlık hareketleri bir yana en az iki kırmızı kartlık hareketi de vardı. Pepe'nin 90 dakika sahada kalması hatta sarı kart görmeyişi İspanyol hakemliği açısından çok büyük talihsizlikti.
FİNALDE BARCELONA FAVORİ DEĞİL
Guardiola ilk yarı David Villa'yı sol açıkta görevlendirerek büyük bir teknik adam yanlışı yaptı. İkinci yarı bu hatasından vazgeçip kısa sürede penaltı ve kırmızı kart geldi. Yarın gece kupa finali çok ilginç geçecek. İki takımın da 25'er bin taraftarı gelecek. Büyük bir tribün gerilimi olacak, bu sahaya da yansıyacak. Barcelona bugünkü görüntüsüyle içeride, dışarıda, hangi maçta hangi rakiple karşılaşırsa karşılaşsın favoridir. Valencia'daki Mestella Stadı'nın zemini Bernabeu ve Nou Camp'a göre küçük. Bu Barcelona'ya dezavantaj teşkil eder. Maçın tansiyonunu, Real Madrid'in hırsını, Mourinho'nun teknik adamlığını düşünürsek bu finalde Barcelona favori değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.