Gelişiniz güle güle.. Gidişiniz güle güle.. Her işiniz güle güle..
Değerli okuyucularım; Veli kullar, Halik-i Zülcelal tarafından dünyanın her tarafına adeta serpiştirilmiş.. Herbiri bulundukları yerin manevi dinamiği olmuşlar.. Balkanlar’da, Avrupa’da, Afrika’da, çin’de, Filipinler’de, kısacası arzın her yerinde bulunurlar.. Bir bakarsınız ki Endonezya-Açe’de “Şeyh Kuala” ismiyle çıkarlar karşınıza..
Geçmiş yazılarımdan birinde sizlere anlattığımı sanıyorum.. 26 Aralık 2004 Pazar sabahı yaşanan deprem ve hemen ardından gelen tsunami felaketinde büyük yara alan Endonezya’yı 2006 Kasım’ında ziyaret etmiştim.. Ve o ziyaret esnasında çok enteresan bir olayla karşılaşmıştım.. Açe’nin ortasında Şeyh Kuala isminde Allah dostu bir evliyanın kabri var.. Esas ismi; Şeyh Abdurrauf Bin Ali El Fansuri Assıngkili.. Bu zat Yemen-Hadramud’lu.. 1591-1696 yılları arasında yaşamış.. Yalnız Açe’nin değil, bölgenin de manevi projektörlerinden olmuş.. Kabrini ziyaret edip Fatiha okumuştuk.. Deprem sonucu ortaya çıkan tsunamide, üzerinden tonlarca su geçmesine rağmen kabrine bir şey olmamış Şeyh Kuala’nın!.. 0rada yaşayanlardan dinledik.. Ve gördük ki, gerçekten de kabir öylece sağlam duruyordu.. Cenab-ı Rabbilalemin’in vaadi var.. Salih kullar kıyamete kadar koruma altında.. Ve bu kullar, bulundukları yerlere Allah’ın izni keremiyle ışık saçtıkları gibi bereket de getiriyorlar.. Açe’de bulunduğumuz zaman zarfında Şeyh Kuala’nın pek çok kerametinden bahsetmişti insanlar..
Değerli dostlarım; ülkemizde de Allah(cc)’ın bu salih kullarından çokça var.. Alemlere rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimiz’in övdüğü İstanbul’umuzda neler var neler!.. Kimler gelmiş kimler geçmiş.. Keza Anadolu’da.. Ne keramet ehli insanlar yaşamış..
İşte bu kıymetli zatlardan biri, Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri.. Diğer bir ismiyle Hz. Pir.. (1471-1569)
Her yıl Mayıs ayının ilk günlerinde “Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evliyalarını anma günleri” yapılır.. Etkinlikler 4-5 gün sürer.. Biz de içinde bulunduğumuz Mayıs ayı münasebetiyle Hz. Pir’den bahsedelim bugün..
Şeyh Şaban, Kastamonu’nun Hanönü ilçesine bağlı çukurçayı köyünde doğdu.. İlk eğitimini Kastamonu’da aldıktan sonra İstanbul-Fatih’teki medreselerde ilim tahsil etti..
Şeyh Şaban-ı Veli İstanbul-Fatih’te ilim tahsil ederken odasını kilitleyip tefekküre dalardı.. Görüştüğü insanlar da kendisi gibi ilim sahibi kimselerdi...
Tabii o aslında o irfan yolunun talibi idi.. İçinde, güzeli bulabilme sıkıntısını hissediyordu.. Bu sıkıntı onu bir mürşid-i kamil aramaya sevketti.. Bazı şeyhlerle görüşüyor, tekkeleri dolaşıyor, zikirlere katılıyordu.. Fakat içindeki fırtına bir türlü nihayete ermiyordu.. İslâmi ilimleri tamamlamıştı ve hocaları tarafından icazetnamesi de verilerek ilim neşrine müsaadesi sağlanmıştı..
Bolu’da Hayreddin Tokadi isminde bir mürşid olduğunu duymuştu.. Kendisinin o zata karşı sevkedildiğini hissediyordu.. Bir gece mühim bir rüya gördü.. Rüyasında kendisine; “memleketine gitmesi, tasavvufi hizmetlere memleketinde devam etmesi” şeklinde hitap edildi.. İşte bu rüya hayatında yeni bir sayfa açılmasına vesile oldu..
önce Bolu'ya vardı; zihninde ve bir akşam üstü Hayreddin Tokadi’nin yanına ulaştı.. Arkadaşlarının da tesiriyle zikir halkasına katıldı.. Zikir esnasında öyle bir halet-i ruhiye içine girdi ki, oradan ayrılmak istemediğini fark etti.. Gönül sıkıntısını Hayreddin Tokadi Hazretlerine anlatıp bütün benliği ile o zat-ı muhtereme bağlandı.. Maddi manevi her şeyini teslim ederek pek çok mertebeleri aştı.. Hizmet süresi tam 12 yıl sürdü..
Ardından 1531 yılında Kastamonu’ya gönderildi Şaban-ı Veli.. 0radaki hizmetlerine “şeyhlik” mertebesinde devam etti.. Etrafındaki halka büyüyordu.. Şaban-ı Veli Hazretleri, bütün işlerinde şeriata uyar, “Şeriat bademin kabuğu, tarikat özüdür” derdi.. Böylece mürşid-i kamil olarak ünü dört bir yana yayıldı.. 0smanlı Devletinin her yanına halifeler gönderdi.. üç yüz altmış zata “hilafet duası” ettiği söylenir.. Bu hal kendisine sorulduğunda; “üç yüzüne ben dua ettim, altmışına ise Sultan-ı Enbiya(sav) dua ettiler” demişti.. 0nca ilim ve irfanına rağmen, son derece tevazu sahibiydi ve ilmiyle asla övünmezdi..
Kıymetli okuyucularım; Kastamonu’ya ne zaman yolum düşse Hz.Pir’in külliyesine mutlaka uğrarım.. 0rada, kalbimin yumuşadığını hissederim.. Tasavvuf tarihinde çok önemli bir yeri olan Halvetiye tarikatının Şa’baniyye kolunun kurucusu olan Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerinin külliyesinden etkilenmemek ne mümkün!.. Türbe kapısında;
AŞIKANIN KABESİDİR BU MAKAM,
KİM Kİ NAKIS GELSE, BUNDA OLUR TAMAM..
beyti, okuyanı bambaşka manevi lezzetlere taşıyor.. Külliyenin içerisinde Şucauddin veya Asitane isimleriyle de anılan “Camii Şerif” var.. Camideki çilehane ve halvet odaları görülmeye değer.. Cami ile aynı bahçede bulunan türbede Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri ve kendisinden sonra gelen şeyhler medfun!. 0naltı sanduka var.. Daha gösterişli olanı Hazreti Pir’e ait.. 13’ü, dergahta şeyhlik yapan zevata, 2 tanesi ise Şeyh Şaban-ı Veli Hazretlerinin İbriktar ve Peşkirdar’ına ait.. Yine külliyenin içerisinde üzeri kiremitli ahşap bir şadırvan var.. Ayrıca kütüphane ve dergah evleri külliyenin diğer dikkat çeken unsurları..
Asasuyu.. Ya da halk arasındaki ifadesiyle “Zemzem!..” Bu su gerçekten zemzeme benziyor.. çıkış yeri caminin kuzeyindeki kayalıklar!.. Yetkililer suyu tahlil ettirmişler, esas zemzemden sadece birkaç maddesi değişik çıkmış.. Parmak kalınlığında akıyor.. İçeni, psikolojik manada rahatlatıyor..
Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi aslında en büyük rehabilite yerlerinden biri.. İstanbul’daki Eyüp Sultan’da, ya da Bursa Emir Sultan’da nasıl uhrevi bir hava mevcutsa burada da aynı şeyler hissediliyor..
Netice-i kelam; Kastamonu’da Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri’den başka Allah dostları da medfun.. Aşıklı Sultan, Benli Sultan, Bayraklı Dede (Yunus Mürebbi), Mehmet Feyzi Efendi ve daha niceleri.. Hepsine rahmetler ola..
Yazımızı Şaban-ı Veli Hazretlerinin başlıkta da belirttiğimiz güzel ve özlü sözüyle bitirelim;
Gelişiniz güle güle.. Gidişiniz güle güle.. Her işiniz güle güle..