Hac farzdır hac kayıtları başladı
Hac, İslâmın rukünlarından yani beş temel esasından birisidir. İslâmın rukünlarının tamamlanması ve kemale ermesi hac ile olmuştur. Çünkü Veda haccında, Cuma günü ikindiden sonra Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz Arafat meydanında devesinin üzerindeyken:
"... İşte bugün size dininizi ikmal ettim, kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim, razı oldum..." (Maide sûresi:3) âyet-i kerimesi nazil olmuştur. Bu sebeple kişi farz haccını yapmadıkça, dinini kemale erdirmiş olamaz. Hac, ne büyük ibadettir ki, eda edilmezse din kemâlini kaybediyor.
Hac, dinen belli bir zamanda Mekke-i Mükerreme'de bulunan Kâbe, Arafat, Müzdelife ve Mina gibi kutsal mekânlarda, mübarek yerlerde ve milyonlarca Müslümanla birlikte, hem mal hem de bedenle yapılan ve aynı zamanda birçok zorluklara katlanmayı gerektiren ve farz olarak ömürde bir defa yerine getirilen bir ibadettir. Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar her ülkeden Müslümanlar, her türlü meşekkati göze alıp kutsal topraklara gelerek hac ibadetlerini sabırla, aşk ve şevkle ifa etmişlerdir.
ÖNEMLİ NOT: Hacca veya umreye gidecek olan kardeşlerimize:
1- "Ya Rabbi! Ben Senin Rızan İçin Hac Yapmak İstiyorum" isimli eserimizi,
2- "Ya Rabbi! Ben Senin rızan için UMRE yapmak istiyorum" isimli eserimizi,
2- "Ya Rabbi! Ben Senin rızan için DUA yapmak istiyorum" isimli eserimizi,
3- "Ya Rabbi! Ben Senin rızan için ZİYARET yapmak istiyorum" isimli eserimizi önemle tavsiye ederiz.
Eserler için müracaat: Tereke yayıncılık, TEL: 0216 521 39 56 0532 610 33 49
Hac, hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. Gerçi Müslümanlar daha önce de hac yapmışlardı. Fakat bu, farz olduğu için değil, bilakis Hz. İbrahim (A.S.)ın dinindeki mevcut meşrûluğu üzere yapılmış idi. Çünkü hac, bilindiği şekliyle Hz. İbrahim (A.S.)a kadar uzanmaktadır. Kur'an-ı Kerim ve hadîs-i şerifler bize, Hz. İbrahim (A.S.)ın haccından, insanları hacca çağırmasından bahsetmekte, Kâbe'nin ve hac Menâsikinin tarihçesine işaret etmektedir. Şöyle ki: Nemrud'la olan mücadelesinin sonunda Hz. İbrahim (A.S.) önce Filistin'e gelmişti. Sonra, ilerleyen yaşında eşi Hz. Hacer'le oğlu Hz. İsmail (A.S.)ı, su bulunmayan ve ekili olmayan bir vadiye, Mekke-i Mükerreme'deki Beyt-i Haram'ın yanına yerleştirmişti. O beldenin bereketli olması için şöylece dua etmişti:
"Hatırla o zamanı ki İbrahim şöyle demişti: Rabbim! Bu beldeyi, Mekke-i Mükerreme'yi emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!
Rabbim! Çünkü o putlar, insanlardan birçoğunu dalâlete düşürdüler. Şimdi kim bana tabi olursa, işte o bendendir. Kim de bana isyan ederse, artık Sen gerçekten çok mağfiret edici, çok merhamet edicisin.
Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Haremin olan Kâbe'nin yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler." (İbrahim sûresi:35-37)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.