Püskevit politikası
Hay bin yaşa Devlet Bey!...
Küfürlerin, hakaretlerin havayı kararttığı seçim sezonuna “püskevit” tadı getirdiniz...
Anadolu ağızlarının o masum, o çocuksu havasını tattırdınız millete...
Bakın, sizi tanımayan, sizi hiç dinlememiş olan gençler bile hiç olmazsa bu konuşmanızla tanıdılar sizi. Her türlü sosyal paylaşım sitelerinde o konuşmanız yayınlanıyor. Birtakım görüntülere eklenip komiklik yapmaya çalışıyorlar. Olsun... Yapsınlar... Ne güzel işte!... İnternette tıklama rekorları kırıyorsunuz... Hangi genel başkana nasip oldu bu imkân?
Mesele “reklamın iyisi kötüsü olmaz” basitliğinde değil... Zaten kendisi de büyük ölçüde “püskevit” diyen halkımızın indinde, siz bu kelimenizle revaçtasınız. Bu konuşmanızı dinleyen herkesin yüzüne bir tebessüm yayılıyor. Sizi gülerken pek görmeyen bu halk, hiç olmazsa bir kelimeyi telaffuzunuz karşısında, sizinle tebessümü yan yana getiriyor. Bu bile büyük bir propaganda imkânıdır.
Hem “püskevit”, kasetleri solladı... (Bu arada söyleyeyim, kasete bulaşanları derhal ihraç etmeniz de takdir edilecek bir durumdur.) Özellikle genç nesil, kasetleri merak etmiyor ama “püskevit”li videonuzu tıklayıp tıklayıp duruyorlar. Ne güzel söylediniz!.. Yakinen takip ediyormuşsunuz... Eleştirilere siz de gülüp geçiyormuşsunuz... Şu seçim havasının sıkletinde gençlerin de, sizin de gülümsemeniz ne büyük devlet!..
Ben olsam seçim dönemini “püskevit” kelimesi üzerine kurarım ve projelerimi anlatırken araya “püskevit” sıkıştırırım. Zaten millet sizden bu kelimeyi bir daha, bir daha, bir daha duymak istiyor. İnanın bu kelimeyi her kullandığınızda, daha büyük sempati toplayacaksınız. Hatta bazı konuşmalarda kelimeyi tırnak içinde, vurgulayarak ve tebessümle kullanırsanız, daha bi tatlı olur... Unutmayınız, Demirel, zaman zaman yerel ağız kullanırdı mitinglerde ve bu halk da Demirel’i çok severdi.
Ben olsam, tez elden “püskevit”li bir şarkı sözü yazdırırım ve besteletip her yerde çaldırırım.
Seçim afişlerini tez elden değiştirir “püskevit arası lokum” düzenlemeli afişler kullanırım. Doğru-dürüst pasta, çikolata yiyemeyen bu halka mesaj da vermiş olurum böylece. Hangimizin çocukluğu “püskevit arası lokum”suz geçti?..
Hatta uğradığım mekânlarda, sembolik olarak, göstere göstere, çaya “püskevit” batırır yerim...
Ben olsam, telaffuzumu düzeltmeye çalışmam. (Gerçi düzeltmeye çalışırken de halk dilinde söylediniz kelimeyi ama ne yapalım?..) Düzeltmeye çalışmaya halk başka bişi der ama ben “tevil” diyorum; tevile hiç gerek yok... Bırakınız; halk alıştığı bir kelime vasıtasıyla sizinle özdeşleşsin.
Biliyorum... Danışmanlarınız, “ağır abi” pozisyonunda, kendilerini çok kasıyorlar ve size tevil yolunu tavsiye ettiler... Hiç gerek yok... Bırakın dağınık kalsın... Bu hâlinizle daha sempatiksiniz...
“Müseveddedir, haindir, evet bülbülüdür” diyerek dediklerimi kulak arkası etmeyin lütfen. Söylediklerimde samimiyim... 1997 Aralık ayında, Muğla’da bir buçuk saat, baş başa konuşmamızda ne kadar samimi isem, o kadar samimiyim. Ve hepsinden önemlisi, birtakım şom ağızlıların “baraj altı” muhabbetine daldığı; bunun için de sizi “bel altı”ndan vurmaya çalıştığı bugünlerde, ben partinizin mutlaka mecliste olmasını tüm içtenliğiyle isteyenlerden biriyim. Çünkü 24. dönem meclisi, tıpkı Birinci Meclis gibi çalışacak ve bu çalışmalarda sizlerin de görüşlerinizin etkili olmasını yürekten istiyorum. Diğer muhaliflerin daha güçlü yer almasındansa, mecliste “din, iman, vatan-millet, bayrak, ezan” diyenlerin temsilcilerinin daha çok olmasının bu ülkeye faydası vardır. (Bu arada bişi söyleyeyim mi? Mevsimlik ülkücülerden size pek fayda gelmeyecek. İlk muhatarada sizi terk ederlerse hiç şaşmam.)
Lütfen, “bisküvi”ye sapmayın; onu herkes söylüyor... Siz “püskevit”le daha tatlısınız.
“Püskevit”le, küfürlerin konfetileştiği seçim ortamına renk kattınız...
Bırakın; “püskevit”, 12 Haziran 2011 seçimlerinin hatırası olarak zihinlerde yer etsin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.