Siz kasetlerle uğraşın
Hükümeti kaset meselesine dahil etmeye çalışan ya da ilgisi varmış gibi göstermeye çalışan güçlere Kastamonu’daki hain pusu yetmedi.
Dün Cizre-Nusaybin karayolu üzerindeki köprünün altında bulunan bombaları hatırlatalım. 36 kg. TNT bulundu Başbakan’ın seçim çalışması yapacağı bölgede. Üstelik de patlayıcının kumandası, Jammer mesafesinin dışında tutulmuş durumda. Bu, Başbakan’a kurulmuş ikinci büyük tuzaktır. Kimse Kastamonu’da şehit düşen polis memurumuza kurulan pusuyu, Başbakan’dan ayrı düşünmesin. Söğütlü Köyü Söğütçay köprüsü altında bulunan patlayıcıların hedefinde de Başbakan vardı. Ahlaksızlıkların kasetlerle belgelendiği bir ortamı, “pusu”, “tuzak”, “komplo” diye niteleyenler, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na kurulmuş bu tuzağa neden sessiz kalıyorlar? Demokratikleşme konusunda bugüne kadar hiçbir hükümetin yapamadığını yapan Erdoğan; dilini, kültürünü, sanatını, kimliğini özgür bırakmaya çalıştığı bir coğrafyada öldürülmeye çalışılmıştır. Bu iş MHP’nin kasetlerinden daha vahim, daha ciddidir. Başınızı ellerinizin arasına alıp iki dakika düşünmeye başlasanız fena olmayacak.
DİLİMİZE TAHAMMÜL EDEMEDİLER
Yukarıdaki söz, Kılıçdaroğlu’nun Tunceli Mitingi’nde yaşanan rezalet üzerine asılmış bir pankarttan.. Sözün tamamı şöyle: “Dilimize 12 saat bile tahammül edemediler”.. Kim o tahammülsüzler? Kuşkusuz CHP.. Kılıçdaroğlu’nun miting alanına giderken kullanacağı yol üzerine asılan Zazaca afişler, geceyarısı apar-topar kaldırılınca CHP de samimiyet testinden geçmiş oldu.. 1937 ve 1938’deki katliamların sorumlusu olan CHP’nin 1 numaralı koltuğunda oturan Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tunceli mitingi, gerçekleri görmemiz bakımından turnusol kağıdı vazifesi gördü. CHP’nin değişim gösterecek bir yapısı olmadığının, kuruluşundan bu yana savunduğu ve doğru saydığı değerlerden bir adım geriye atmadığının göstergesiydi afiş toplatma meselesi. Kim astı o afişleri, neden astı bilinmez. Ama CHP Genel merkezinin talimatıyla kaldırıldığı açık. Kalsa ne olurdu? Kürsüden iki kelime Zazaca selam verdi diye havalara uçan Dersimliler acaba Stockholm Sendromu’na mı tutuldular? Hani 1973’te Stockholm’deki banka soygunu sırasında, rehine, kendisini rehin alan kişiyle geçirdiği süre içinde, onunla konuşarak saf değiştiriyordu ya. Tunceli halkının, CHP’ye olan ilgisi de tıpkı böyle. Onur Öymen’in “Dersim’de analar ağlamadı mı?” sözünün dumanı daha tütüyor. Bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu bir tek gün olsun “Ben de Aleviyim, sizin sorunlarınızı en iyi ben bilirim” dememiş, seçim çalışması için gittiği Dersim’de kendisini karşılamak için asılan Zazaca afişler toplatılmış, ama CHP’nin Tunceli’den hâlâ umutlu olduğunu görüyoruz. 5 Kasım 2009’da Dersim’e giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldi gözümün önüne Kılıçdaroğlu’nu izlerken. 20 yıl sonra ilk kez bir Cumhurbaşkanı’nın Tunceli’ye gitmesi, Cemevi’ne girip bağdaş kurması, mumlukta barış ve kardeşlik için mum yaktırması geldi gözümün önüne. Bir de o topraklardan çıkmış, ailesi Dersim Katliamı’na maruz kalmış bir parti başkanının soğuk ve mesafeli duruşu... Kalın sağlıcakla.