Altı Gün Savaşı
Türkiye'de gündemin seçime kilitlendiği sırada Arap dünyasında da halk hareketleri kararlılıkla sürüyor. Her Cuma, camilere toplanan kalabalıklar baskı rejimlerine tepkilerini ortaya koyarken hâkimiyetlerini koruma çabasındaki dikta rejimleri de gözü kara bir biçimde kan dökmeye devam ediyorlar. Gündemi bu hadiselerin meşgul ettiği sırada Arap dünyasının özellikle de Filistin'in tarihinde karanlık bir dönüm noktası sayılan, Filistin açısından ikinci nekbe (büyük felaket) olarak nitelendirilen, siyasi tartışmalarda sürekli gündem konusu olan, sınır belirleme pazarlıklarında adeta geçiş hattı addedilen önemli bir olayın yıl dönümünü idrak ediyoruz. Yarın yani 5 Haziran Pazar, Altı Gün Savaşı olarak tarihe geçen 1967 Haziran savaşının başlamasının yıl dönümü.
Söz konusu savaştan önce Gazze Mısır'ın, Doğu Kudüs ve Batı Yaka (Batı Şeria) Ürdün'ün kontrolündeydi. Siyonist işgal devleti savaşta, BM kararlarında Filistin olarak gösterilen ama mezkur iki devletin vesayetine verilen bu toprakları, ayrıca Mısır topraklarından Sina yarımadasını ve Suriye'den de Golan tepelerini gasp etti. Sina'dan 1979'da imzalanan Camp David Anlaşması sonrası çekildi. Gazze'den de Filistin direnişi karşısında yenilgiyi kabul ederek 2005'te çekilmek zorunda kaldı. 1991 Madrid görüşmeleriyle başlayan sözde "barış süreci"nde imzalanan anlaşmalarda Batı Yaka'nın A statüsüne sokulan kantonlar şeklindeki çok az bir kısmı Özerk Yönetim kontrolüne verilmiş olsa da buralar üzerindeki fiili işgal devam ediyor. Söz konusu anlaşmalarda Batı Yaka'nın B ve C statüsüne sokulan bölgeleriyle Doğu Kudüs ve Golan tepeleri üzerindeki işgal ise sıkı bir askerî şiddetle sürdürülüyor.
Arap - İsrail savaşlarının en geniş çaplısı Altı Gün Savaşı'dır. Bu savaş İsrail'in 5 Haziran 1967 sabahı Mısır'a saldırmasıyla başladı. İsrail savaş uçakları önce Akdeniz üzerinden Mısır'ın batı tarafındaki askerî havaalanlarını bombalayarak üç saate yakın bir süre içinde 300 kadar Mısır savaş uçağını yerde imha etti. İsrail uçaklarının bu saldırı esnasında Akdeniz'deki Amerikan filosundan ikmal yaptıkları tahmin ediliyor. Bunun yanı sıra bazı kaynaklarda Mısır hava kuvvetlerine sızmış ve üst düzey görevlere kadar yükselebilmiş bir İsrail ajanının bir önceki gece Mısır hava kuvvetlerinde çalışan bütün pilotlara kokteyl verdiği ve gece sabaha kadar onları eğlendirdiği, sabaha doğru pilotların dinlenmek üzere evlerine çekilmelerinden sonra da gizlice İsrail'e kaçtığı dile getirilmiştir. İsrail uçaklarının 5 Haziran sabahı erken saatlerde başlattıkları saldırıda hiç bir direnişle karşılaşmamaları ve Mısır radarlarının dinlenmeye çekilmiş olması bu yöndeki iddiaları doğrulamaktadır.
Mısır'ın bütün askeri uçaklarını üç saatlik bir süre içinde daha yerdeyken imha eden İsrail, hemen ardından Gazze bölgesine ve Sina yarımadasına doğru karadan ve havadan saldırıya geçti. Mısır askerleri bu saldırı karşısında ciddi bir direniş göstermeden buraları işgalcilere teslim ettiler. Bu olayda zamanın Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır'ın da ciddi ihmalinin olduğu düşünülüyor.
İsrail, Mısır'ı etkisiz duruma getirdikten ve Süveyş kanalına kadar olan bütün toprakları ele geçirdikten sonra Ürdün ve Suriye tarafına yöneldi. Bu ülkeler tarafından da ciddi bir direnişle karşılaşmayan siyonist işgal güçleri Ürdün'den Doğu Kudüs ve Batı Yaka'yı Suriye'den de Golan tepelerini işgal etti. O zaman Suriye hava kuvvetleri komutanı ve Genelkurmay başkanı olan Hafız Esed'in Suriye yönetimini ele geçirmek amacıyla ABD ile anlaşarak Golan'ı bile bile teslim ettiği ileri sürülmüştür. Buraların coğrafi konumu, stratejik durumu ve savaşta bizzat bulunan bazı subayların müşahedeleri de bu iddiayı teyit etmektedir.
1967 Haziran savaşından sonra, 22 Kasım 1967'de BM Güvenlik Konseyi Filistin meselesiyle ve İsrail'in son işgalleriyle ilgili 242 sayılı bir karar çıkardı. Kararın metni İsrail'e dost olarak bilinen ve 1956 Süveyş Savaşı'nda onunla ortak hareket eden İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanmıştı. Karar İsrail'e 1948'de işgal ettiği sınırlar içinde yaşama hakkı tanıyor ancak 1967 Haziran savaşında işgal ettiği topraklardan çekilmesini öngörüyordu. Fakat işgal devletine kararın gereğini yerine getirmesi için hiçbir baskı yapılmadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.