Yılmaz Öztuna

Yılmaz Öztuna

Kürt meselesi, AB sistemine göre çözülür

Kürt meselesi, AB sistemine göre çözülür

OTOKTON HALK
Kürt meselesinin çözümü için biz de AB gibi ana dilleri o ülkenin resmî ana dili olmayan otokton halklara özel statü vermeliyiz.

IRKÇI PARTİ OLAMAZ
TBMM’de Kürt haklarının sorunlarını savunan parti olabilir. Ancak ırka ve dine, mezhebe, tarikate dayalı partiler kabûl edilemez.

Kürt meselesi, Avrupa Birliği sistemine göre çözümlenir. Avrupa devletlerinde ana dilleri o ülkenin resmî ana dili olmayan otokton halklarına hangi özel statü verilmişse, biz de uyacağız. Ne eksiği, ne fazlası ile. Otokton, o toprakların yerlisi, öteden beri o topraklarda yaşayan halk demek. Son yüzyıllarda gelip yerleşen göçmenleri kapsamaz. Türkiye’de anadilleri Kürtçe olanlar gibi, daha az sayıda da olsa, Arapça, Lazca konuşanlar da otoktondur. Gayrimüslimler de otoktondur. Ama onların statüleri, Lozan ve diğer anlaşmalarla tespit edilmiştir. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar (Süryânîler’i de katabiliriz) otokton vatandaşlarımızdır. Özel okullarında öğrenim yapmak gibi ayrıcalıkları vardır.
Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin demografik durumuna en çok benzeyen bir ülke Fransa’dır. Zaten Yenileşme (Osm. Teceddüd) tarihimizde örnek aldığımız ülkedir (sadece bahriye’de İngiltere’yi örnek almıştık).

TARİHTE BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİ YOK
Türkiye devleti, 1074 yılında taht şehri İznik olarak kuruldu. 11. yüzyıldan bu yana, belirli yörelerde Kürtçe konuşan halk, Türk devletleri içinde yer aldı. Tarihte tamamen bağımsız hiçbir Kürt devleti yoktur. Arap, Fars, 11. yüzyıldan itibaren Oğuz-Türkmen-Türk devletlerine, imparatorluklarımıza katılmışlardır. İrsî hanedanlara malik otonom Kürt beylikleridir. Eşit muamele görmüşlerdir. Kendilerine Türkler’den başka bir statü uygulanmamıştır. Her türlü Devlet makamına gelebilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde de cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, orgeneral, trilyoner iş adamı, hemen her şey olabildikleri gibidir. Tabiatiyle Kürt kimliklerini öne çıkarmamışlardır. Bazı Kürt ve Zaza aşiretlerinin, Urfa ve Tunceli gibi bölgelerde Türkmen asıllı oldukları arşiv belgelerinden biliniyor. Bu husus bugün bir anlam taşımaz. Biz tarihçiler biliriz, o kadar. Şüphesiz Kürtçe’yi unutup Kürtlük’ten kopmuş önemli bir nüfus da mevcuttur. Kürt vatandaşlarımızla din, mezhep, tarikat anlaşmazlıklarımız yoktur. Dil meselesi vardır.
Avrupa devletlerinin hepsinde olduğu gibi resmî dil Türkçe’yi de istisnasız her vatandaşa öğretmek, çocuklara ana sınıfından itibaren Türkçe’yi belletmek, Türkiye devletinin mutlak görevidir. Bu görevi yerine getiremeyen bütün yönetimlerimiz sorumludur. Osmanlı döneminde olsun, Cumhuriyet döneminde olsun...
Mahallî dillerin resmen öğretilmesi ise devletin görevi değildir. Özel sektörün işidir. AB statüsü gereği her düzeyde mahallî dil eğitimi, özel sektöre verilmiştir. Biz bu gereği son yıllara kadar yerine getirmedik. Bu doğrudur. Avrupa’da da uygulama böyle oldu. Mahallî dillerin silinmesi, millî birliğin gereği sayıldı. İngiltere’de de, Fransa’da da böyle oldu.
Üniversitelerimizde Kürt dili, edebiyatı, tarihi, folkloru öğreten enstitüler olabilir. Ancak bunun dışında resmî öğretimde Kürtçe’nin, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça ve emsali büyük kültür dilleri gibi seçmeli olarak dahi dahil edilmesi mümkün değildir. Bu iş, özel sektörün kurslar açması yolu ile çözümlenir. Kürtçe istisnasız her türlü basın ve yayın ise tabiatiyle -Türkçe’dekilerin de tâbi bulunduğu yasalar çerçevesinde- serbesttir. Devlet dairelerinde ancak Türkçe bilmeyenler Kürtçe konuşarak problemlerini halledeceklerdir.
Kürt halkının çoğunlukta olduğu belediyelere bazı haklar tanımak mümkündür. Zaten mahallî idareleri Ankara’ya daha az bağımlı hâle getirmek için epey teşebbüs yapıldı. Ancak belediyelerimiz, bilhassa ahbap akraba kollayıp kayırdıkları ve Ankara’dan aldıkları, kendi topladıkları meblağları kötü yönettikleri gerçeği ile karşı karşıyadır. Kürt belediyelerinin bilhassa kötü durumda, belediye hizmetlerinin yapılmadığı yerler olduğu görülüyor. Zira paralarını PKK ve benzeri terör örgütlerine kaptırıyor, zaten onlardan emir alıyor, çocuklara taş attırıyor, esnafa kepenk kapattırıyor durumundadırlar.

Türkiye yekpâre bir devlettir
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde özellikle Kürt haklarını ve bölge sorunlarını savunan parti olabilir. Ancak ırka ve dine, mezhebe, tarikate dayalı partiler antidemokratiktir, kabûl edilemez. Türkiye, yekpâre yapıda bir devlettir.
Öyle kuruldu ve gelişti. İspanya gibi bir tarihimiz yoktur. Kastilya krallığı+Aragon (Katalonya) krallığı+Navar (Bask) krallığı değiliz. Bu gibi devletlerin bir kralın otoritesinde birleşmeleri, fakat otonomilerini muhafaza etmeleri gibi bir durumumuz yok. Hattâ daha bir buçuk asır önce Sardunya krallığı+Papalık+Napoli krallığı +Sicilya krallığı+Floransa (Toskana) büyük-dukalığı+birçok dukalıklar birleşerek İtalya devleti kurulabilmiştir. Biz bu işi 14. asırda tamamladık.

AB HUKUKU İŞE YARAR MI?
Bugün Avrupa Birliği hukukunu Kürt vatandaşlarımıza tanısak Kürt meselesi sona erer mi? sorusunun cevabı -maalesef diyeceğim- olumsuzdur. Sona ermez. Zira tarih boyunca bu coğrafyanın 3 büyük milletine ait devletlerin arasına sıkışmış, bugün de nüfusları 4 devlete dağılmış Kürtler’in bir kısmı, bağımsız, hattâ Büyük Kürdistan istiyorlar. İstanbul’da, Antalya’da trilyoner falan olmak istemiyorlar. Bizim felâket bir tutumumuz sonunda Kuzey Irak Kürt devleti kurulabildi (bu değerlendirme bir gün ara ile Barzânâ ve Talabânî taraflarından yapıldı). Bu otonom devleti de Büyük Kürdistan’a erişmenin bir safhası, bir zarureti kabûl ediyorlar. Bir de Büyük Ermenistan projesi var. Şu şekilde olacağına inanılıyor: Amerika eninde sonunda İran’la kapışacaktır. Türkiye stratejik ittifak mükellefiyetlerini yerine getirmeyerek tarafsız kalabilir.

AMERİKA’NIN B PLANI!
Bu durumda Amerika, B planı olan Büyük Kürdistan ile Büyük Ermenistan‘ı Türkiye’nin alternatifi olarak kuracaktır. İsrail ve Avrupa bu zorunlu projeye itiraz etmeyeceklerdir. Arap devletleri bile etmez. Tabiatiyle Türkiye’den değil bir bölge, bir ilçe koparmak dahi büyük bir savaşta yenilmemizle mümkün olur. Balkan ve Birinci Cihan Savaşları’nda mağlûbiyetlerimiz üzerine kaybettiğimiz topraklarda bir düzineden fazla bağımsız devlet kuruldu. Fütürolojiye ve komplo teorilerine girmiyorum. Ancak söylediğim ihtimallerin haritaları çoktan yapılıp dağıtıldı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz Öztuna Arşivi