Üç ayları iyi değerlendirmek 4
Kazanç ümidi ile icabında çok uzak yerlere giderler. Ticaretine olan hırslarından dolayı rahatlarını bırakırlar. Çoluk çocuklarından ayrılırlar. Her türlü tehlikeyi göze alarak gerektiğinde karadan, denizden ve havadan hareket ederek uzak ülkelere kadar giderler. Bunda şaşılacak bir şey olamasa gerek. Çünkü kazancının tadını tadan bir kimse yanında sıkıntı ve her çeşit güçlük, onca hiçtir.
Dikkat buyurulursa bunların yüzde yüz kazanacaklarına dair herhangi bir garantileri de yoktur. Belki kazanır, belki de kazanamazlar ve hatta zarar etmesi de her zaman mümkündür. Bu durumda olan, maddî ticaret peşinde koşan şu insanların haline bakalım, ibret alalım. Bununla beraber farzedelim ki, yüzde yüz kârlı çıkacak, kazanacaklar. Kazanacaklar da sonu ne olacak? Ne olacak, kendisi öbür âleme göçtüğü zaman kazancının hepsi dünyada kalacak. Enes b. Malik (R.A.)den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz:
"Ölüyü üç şey takib eder, kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner. Biri orada O'nunla beraber kalır. Ölüyü ailesi, malı ve ameli takib eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner de, kendisiyle beraber sadece ameli kalır" (Buhari, Rikak:42; Müslim, Zühd:5; Tirmizi, Zühd:46; Nesâî, Cenâiz:52) buyurmuştur.
Helâlinden kazanıp, helal olan yerlere harcayamamış ise bir de onların hesabını bir bir verecektir. Fakat herkes böyle değildir. Hep dünya ticaretiyle meşgul olmayan, bu arada ahiretini unutmayan ve orası için mal biriktiren, manevi ticaret yapanlar da vardır. Ahireti kazanmaya çalışan sadık ve muhlis ahiret tüccarları da mevcuttur.
Bunlar da bu içerisinde bulunduğumuz manevi ticaret ve kazancın bol olduğu ve yüzde yüz karlı çıkacağı mübarek günlerin kadr u kıymetini bilirler. Zamanlarını değerlendirirler. Kendilerini bu kârlı kazançtan hiçbir şey alıkoyamaz. Böylelerini Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle anlatıyor:
"Nice adamlar vardır ki, ne bir ticaret, ne de bir alış-veriş ALLAH'ı anmaktan, O'na ibadet etmekten ve emirlerine bağlanmaktan, namazı gereği üzere kılmaktan, zekât vermekten kendilerini alıkoymaz. Onlar bir günden, Kıyametten korkarlar ki, o günde kalbler ve gözler korkudan halden hale döner, kıvranır. Çünkü ALLAH, kendilerine yaptıkları işlerin en güzeli ile mükafat verecek ve fazlından da, onlara daha ziyadesini verecektir. ALLAH dilediği kimseye hesapsız rızık verir." (Nur sûresi:37-38)
Bunlar yüzde yüz kazanan tüccarlardır. Aldanma, aldatma, zarar etme ve kazanmama diye bir şey olamaz. Daima kazanırlar. Cenâb-ı Hak, hep değerinden fazla veriyor. Kulunun bir ameline karşı ihlas ve niyetine göre, ondan yediyüze kadar ve hatta:
"ALLAH Teâlâ dilediği kimseye, sayısız olarak kat kat verir, ALLAH'ın ihsanı çok geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir" (Bakara sûresi:261) âyet-i kerimesi hükmünce sayısız olarak ihsan ve ikramda bulunur. Fazl-u keremi nihayetsiz olan ALLAH; kendisinden korkan, emirlerine sımsıkı sarılan, muhsin ve müttakî kulları için hazırladığı; eni, göklerle yer arası kadar olan uçsuz bucaksız ve nimetleri tükenmeyen cennetleri verecektir.
"Rabbimiz ALLAH deyip sonra istikametten ayrılmayanlar, dosdoğru olanlar için ne korku vardır. Ve ne de hüzünleneceklerdir" (Ahkaf sûresi:13) âyet-i kerimesine göre ise maddi ve manevi ticaretlerinde pür dikkat kesilenler, doğruluktan ihlas ve samimiyetten ayrılmayanlar, içi-dışı bir olanlar için hiçbir zaman kaybetmek yoktur. Onlar her türlü korku ve kederden emin olarak rablerinin hıfzı emânındadırlar.
Bu bakımdan istikametten ayrılmamak ve bilhassa âhiret hazırlığında ve kazancında en küçük bir kusur ve ihmal yapmamak için, çok ciddi bir çalışmanın içinde bulunmak her mü'minin yapması gereken bir borçtur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.