Zulmün Mezhebi
"Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hud, 113)
Yüce Allah zalimleri tek bir kategoriye koyarak onlara meyledilmemesini emrediyor. Aksi takdirde ateş dokunacağına dikkat çekiyor. Çünkü zalimlere dokunacak ateş onlara meyledenlere, haksızlıklarını örtmeye çalışanlara ve zulümlerine destek verenlere de dokunacaktır.
Zulüm ve haksızlığın çok fena bir şey olması sebebiyle Kur'an-ı Kerim'de zulüm hakkında pek çok ayeti kerime mevcuttur.
Zulmü benimsemek ona ortak olmaktır. Dolayısıyla zulmün örtbas edilmesi için başvurulan manipülasyona karşı da dikkatli olmak gerekir. Aksi takdirde insan yanılarak normalde reddedilmesi gereken uygulamaları benimseyerek zulme ortak olabilir.
Ayrıca zulüm karşısında hakkını arayanları kınamak, kötülemek, kendilerine haksız ithamlarda bulunmak da yanlıştır. Çünkü Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de: "Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa artık onların aleyhlerine bir yol yoktur" (Şura, 41) diye buyurur. Hatta bunun da ötesinde haklarını arayanların yanında yer almak, zulüm karşısında sessiz kalmamak gerekir. Çünkü hepimizin de bildiği üzere Resûlullah (s.a.s.) haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu bildirmiştir.
Zulmün mezhebi yani yolu, çizgisi gene zulümdür. Zulme, şer'i temellere ve fıkhî dayanaklara dayalı bir mezhep bulmak mümkün değildir. Her şeyden önce zulüm adalet çizgisinden uzaklaşmak demektir ve Yüce Allah, kendilerini sevmediğimiz, kendilerine öfke duyduğumuz topluluklara karşı bile adalet sınırları içinde kalmamız gerektiğini bildirir. "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır." (Maide, 8)
Bu itibarla, zulüm rejimlerine ve haksız uygulamalara karşı başkaldırıların, ayaklanmaların, tepkilerin mezhepler arası çekişme havasına doğru çekilmesi yanlıştır ve bu, diktatörlerin de işlerine yarar. Çünkü olaylar dikta rejimine karşı özgürlük isteyen halkın başkaldırısı görünümünden, belli bir mezhebi kitlenin bir başka mezhebi kitlenin hakimiyetine son verme ve ona karşı kendi mezhebinin otoritesini kurma çabası görünümüne doğru kaydırılmış olur. Bu tehlike Bahreyn için de Suriye için de söz konusudur. Bundan dolayı gazetemizde 24 Şubat 2011 tarihinde yayınlanan Bahreyn'e Bakış başlıklı yazımızda bu ülkedeki olayların mezhepler arası otorite kavgası yönüne çekilmesinin tehlikesine dikkat çekmiştim.
Hadiselerin birtakım siyasi menfaat hesaplarına göre yorumlanmasını ve diplomatik alanda ona göre tavır alınmasını da mezhebi çerçeveye oturtmak ve buradan bir "mezhepler arası kavga" tanımlaması çıkarmak da yanlıştır. Böyle bir tanımlama özgürlük mücadelesi açısından tamamen olumsuz sonuçlar doğururken dikta rejimlerinin işlerini kolaylaştırır. Bizim gördüğümüz kadarıyla, onaylanması kesinlikle mümkün olmayan ve dikta rejimlerinin zulüm uygulamalarının üstüne kılıf geçirmeye çalışan tutum tamamen siyasi menfaatlere, pragmatist yaklaşımlara dayanmaktadır. Karşı çıkılması gereken de, kim tarafından ve hangi mezhebi yaklaşımlarla olursa olsun bu tutumdur.
Bugün, Suriye'de halk yıllardan beri süren ve onaylanması mümkün olmayan totaliter dikta rejimine karşı haklı ve meşru bir özgürlük mücadelesi veriyor. Gerek bu zulüm uygulamasından zarar görenler arasında ve gerekse karşı çıkanlar arasında Nusayriler de var. Çünkü zulmün mezhebi yok ve zalimler sadece kendilerinden olanları, kendilerine itirazsız itaat ve hatta kölelik edenleri kendi mezheplerinin mensupları olarak görüyorlar.
Zulme mezhebi kaygılarla taraf olunmasını izah etmek ve onaylamak da mümkün olamaz. Siyasi çıkar hesaplarıyla hata işleyenlerin de bu hatalarını görmelerine ve düzeltmelerine yardımcı olmak, zulme karşı tavır almalarını sağlamak için çaba sarf etmek gerekir.
Not: İnşallah 25 Haziran Cumartesi akşamı Saat 19.00-22.00 arasında Bağcılar Kültür Merkezi'nde "Ortadoğu Değişim Süreci ve Türkiye'den Bakış" başlıklı bir panel düzenlenecek. Panele Allah'ın izniyle ben de konuşmacı olarak katılacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.