Hanım, gel de muhalefet liderini nasıl bıraktığımı anlatayım!
İktidarın başındaki ile muhalefetin başındaki kişiler aynı salonda bir araya geldiler, el sıkıştılar.
Güzel bir fotoğraftı.
Sonrası ise hicran, yine hicran...
Tam burada, varsayım üzerine bir diyalog kuralım:
"Beni niye dinlemiyorsun? Nereye gidiyorsun?"
"İşlerim var. Sana püskevit almaya gidiyorum."
***
İhracatçıların Genel Kurulu'nda konuşmasını yaptıktan sonra ayrılan Başbakan Erdoğan'a Kemal Bey tepki gösterdi.
"Demokrasiden söz eden bir kişinin, ana muhalefet partisi başkanını dinlemesi gerekmez mi?"
***
İlk bakışta haklı görülebilir.
"Ben onu dinledim, o da benim konuşmamı dinlesin..."
İyi de işi gücü var adamın.
Koşturup duruyor.
Keyfi için veya gıcıklık olsun diye bırakıp gitmiş değil ki.
***
Kemal Bey'i haklı bulanlar arasında varsa izan sahibi biri, şu soruya cevap versin:
Muhalefet liderinin hangi sözü bugüne kadar muhatabına ulaşmadı?
Kameralar var, mikrofonlar var.
Konuşur, akşama bütün kanallar yayınlar.
Yetmezse ertesi gün gazetelerde yer alır.
Dağ başındaki bir köyde konuşunca bile bütün Türkiye duyar.
Kemal Bey'i dinlemek demek, mutlaka naçiz vücudunun karşısında oturmak demek midir?
***
Bugüne kadar Kılıçdaroğlu ve Erdoğan aralıksız birbirlerine laf söylediler.
O konuşmaların hangi birinde karşılıklı oturmuşlardı?
Hepsi medya vasıtasıyla yapıldı.
Biri Erzurum'da konuştu, öteki Antalya'dan ona cevap verdi.
Bir başka zaman Edirne'de kükredi, ertesi gün cevap Kayseri'den geldi.
Hiç birinde aynı masa etrafında veya aynı salonda değillerdi.
Dolayısıyla o eleştiri, demogojiden öte gitmez.
***
Başbakan Erdoğan, TİM Genel Kurulu'ndan ayrıldıktan sonra, dünyanın en büyük akvaryumunun açılış törenine katıldı.
Evine gitse ve bacaklarını uzatıp otursaydı...
"Getir hanım bir kahve, muhalefet liderini nasıl bıraktığımı anlatayım sana" deseydi...
İşte o zaman Kılıçdaroğlu tepkisinde haklı olurdu.
Bu haliyle, söyledikleri lakırdıdan ibaret; üstelik tam anlamıyla "arkadan konuşma"!
***
Yurt dışında görürdük o tür akvaryumları.
Hayranlıkla gezer dolaşır, "Bizde niye yok" diye hayıflanırdık.
Öyle devasa akvaryumları gördükten sonra, çıkışta yediğimiz püskevit boğazımıza dizilirdi.
Mecburen gazoz içerdik.
Ödediğimiz parayı da hak ettiklerini bilirdik.
İşte artık bizde de var, hem de en büyüğü.
***
Şimdi turistler ciddi bir akvaryum görmek isterlerse, buraya gelecekler.
Bıraktıkları dövizlerden hepimiz nasipleneceğiz.
Kemal Bey'e de bir pay düşecek muhakkak.
Payına düşenle ister püskevit alır, ister gazoz, isterse ikisini birden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.