Türkler Kürtlerin istiklâlini elinden mi aldı?
Kürtçülük azgın bir yeni ırkçılık olarak kendini şiddetle ve terörle özdeşleştiriyor.
Söylenmek istenen şu: “Türkler istiklâlimizi elimizden aldı, vatan toprağımızı işgal etti... Şimdi istiklâlimiz ve vatanımız için onlarla savaşıyoruz...”
Bu doğru olabilir mi?
Türkler Anadolu’yu Kürtlerden mi aldı?
Kürtlerle savaşarak mı Anadolu’ya yerleşti Türkler?
Türkler gelmeden önce bölge Kürt vatanı mı idi?
Şunu açık söyleyelim: Türkler hiçbir müslüman kavimle savaşarak, onlara karşı zafer elde ederek bu coğrafyalara yerleşmedi. Ne Acemlerle, ne Araplarla veya diğerleri ile savaştı Türkler.
Kısa zamanda İran’ın, Irak’ın, Ortadoğu’nun ve uzun vadede geleneksel İslâm coğrafyasının neredeyse tamamını hükümranlıkları altına aldılar. Bu süreçte Türklerin savaştıkları İslâm karşıtı unsurlar, İslâmın ehl-i sünnet dışı, bazıları sapık mezhep mensubu topluluklardı.
Sünni İslâm için mücadele, Selçuklulardan Osmanlılara geçen bir mirastı ve bu uğurda Yavuz Sultan Selim tamamen Türkmen unsurlardan oluşan ve bir Türkmen imparatorluğu olan Safevilerle, Şah İsmail ve halefleriyle mücadele ettiler.
Türkler Mısır’da da, Araplarla değil Türk ve Çerkez unsurlardan oluşan Memlûk’lularla savaştı.
Şu hakikati unutmayalım: İslâm toplumunun tarihen iki yönetici kavmi oldu: Önce Araplar, sonra Türkler.
Emevi ve Abbasi dönemlerinden sonra, 20. Yüzyıla kadar İslâm dünyasını Türk hanedanlı devletler yönetti.
Asla etnik bir övünmeye prim verilmeyen, ırkçı bir siyaset güdülmeyen bu dönemde Türkler Hind’i, Türkistan’ı, İran’ı, Ortadoğu’yu, Kuzey Afrika’yı ve Türkiye’den Avusturya’ya kadar olan coğrafyayı yönettiler.
Selçuklular, hanedan türkçe konuşmakla beraber, devlet dilini yazılı kültürü zengin olan Farsça olarak benimsediler. Anadolu’da da bu böyle idi. Ancak Osmanlılar, Anadolu’da, artık Farsça bilen unsurların çok az olduğu bir coğrafyada, Türkçeyi resmi dil haline getirdiler. Buna rağmen, Arapça ilim, Farsça edebiyat dili olarak tedavülde idi.
Kürtler başta olmak üzere Ortadoğu’nun bütün müslüman kavimleri, Türklerin hükümranlığını gönüllü olarak kabul etti. Bu yüzden tarihte bir Türk-Kürt mücadelesi yoktur. Bu coğrafyada Kürtler etkili bir topluluk olsa idi, Anadulu’nun İslâmlaşmasını Türkler olmaksızın sağlayabilirdi. Anadolu’nun Türkleşmesi aynı zamanda İslâmlaşması anlamına gelir ve bu Malazgirt’ten sonra hızlı işleyen bir süreçtir.
11. yüzyılın sonunda Türkler Anadolu’ya intikal etmeye başladılar, 12. yüzyılda bu coğrafya Avrupalılar tarafından “Türkiye” olarak adlandırıldı. Türkler o zaman ve daha sonraları, bu coğrafyayı diyar-ı Rum olarak adlandırmaya devam ettiler.
Şimdi şöyle bir manzara ortaya çıkıyor: Türkler Kürtlerle savaşmadı! Ve fakat, yeni etnik ideeolojiler edinen Kürtler Türklerle savaşarak nereye varacaklar?
Türklerin zihin kodlarında Kürtlerle savaşmak diye bir şey yoktur. Öyle olsa idi Kürtçü terörün saldırgan zamanlarında, Anadolu’nun diğer bölgelerinde böyle bir tepki ortaya çıkabilirdi.
Peki Kürtlerin zihin kodlarında Türklerle savaşmanın yeri var mıdır? Türklerle savaşarak bir yere varmak var mıdır?
Böyle bir Kürt zihni olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Asli Kürt çoğunluğu, böyle bir savaşı asla zihninden geçirmez ve gerçek Kürtler de bunlardır. Şu anda Türkiye devletine karşı terörist bir savaş sürdüren unsurlar ise, gerçek Kürtlüğün dışına çıkarak etnik-siyasi bir ideoloji benimsemiş olan azgın siyasi kürtçülerdir.
Kısacası, Türkler ne Kürtleri istiklâlinden mahrum etmiştir, ne de vatanlarını işgal. Ortak vatanda, eşit haklarla yaşamak ve istiklâlimizi korumak için mevcut olan müşterek iradenin zedelenmemesine bu andan sonra Kürtlerin Türklerden daha fazla itina göstermesi şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.