Baas Savaşının Medya Cephesi
2008 sonunda, siyonist işgalcilerin Gazze'ye yönelik başlattığı ve Dökme Kurşun adını verdiği savaşta bir yandan da kendini haklı göstermek için medya saldırısı başlatmıştı. Bu konuda Savaşın Medya Cephesi başlıklı bir yazı yazmıştık. Gazetemizde 31 Aralık 2008'de yayınlanan bu yazımızda ABD'nin Irak işgalinde yürüttüğü medya savaşından da örnekler vermiştik. Bu yazımızı www.vahdet.com.tr'de Filistin Davası ana başlığı altında alfabetik düzenden bulabilirsiniz. Medya savaşını farklı yönleriyle tanıma açısından okumanızı tavsiye ediyoruz.
Mısır ve Tunus'ta dikta rejimlerine karşı halk ayaklanması başladığında bu rejimlerin en önemli problemlerinden biri belki de birincisi medya cephesinden yoksun olmalarıydı. Rejim çökmeden önce içerideki güdümlü medya organları halka yönelik propagandada yanıltma faaliyetlerini yürütüyordu ama bunda başarılı olması mümkün değildi. Çünkü etkilemeye ve yanıltmaya çalıştığı halk bizzat dikta rejimine başkaldıran halktı. Rejimin güdümündeki medyanın gerçekleri çarpıttığını tecrübeleriyle bildiği gibi bu kez de ters yüz edilerek yansıtılan olaylara bizzat şahit oluyordu. Asıl önemli olan ise hadiseleri dünya kamuoyuna yansıtan medya organlarının tutumuydu ve onların içinde de söz konusu rejimlerin yanında duran, içerideki medya gibi olayları çarpıtarak veren hemen hemen hiç yoktu.
Suriye'deki dikta rejiminin aylardan beri sürdürdüğü saldırıları, cinayetleri ve katliamları tarafsız, gerçekçi bir şekilde dünya kamuoyuna yansıtacak medya mensuplarının içeriye girmesi büyük ölçüde engelleniyor. Daha önce girmiş olanların birçoğu kendilerini can güvenliği içinde görmediklerinden ülkeyi terk etme ihtiyacı duydu. Kalmayı tercih edenlerin de sıkı bir murakabe ve yakın takip içinde oldukları biliniyor. O yüzden katliamların ve vahşetin gerçekçi bir yaklaşımla, çarpıtmadan yansıtılmasını sağlayacak profesyonel medya ya tamamen tasfiye edilmiş ya da sıkı takibe alınmıştır.
Bundan dolayı yaşanan olayların dünya kamuoyuna yansıtılmasını sağlayan çalışmaların çoğu amatör çekimler ve yine amatör çalışmalarla derlenmiş bilgilerdir. Bunlar da genellikle Internet imkânlarından yararlanılarak dünya kamuoyuna yansıtılıyor. Fakat Suriye rejimi bu tür amatör bilgilendirmenin etkisini azaltmak ve kamuoyunu yanıltmak amacıyla kendi elemanlarına da benzer faaliyetler yaptırıp göndertiyor. Bunun neticesinde bir bakıma at izi it izine karışıyor ve insanlar neye inanacaklarını, hangi bilgiyi doğru kabul edeceklerini şaşırıyorlar.
Bu konuda ilginç bir örnek geçtiğimiz günlerde katledilen bazı insanların cesetlerinin Asi Irmağına atılmasının görüntülerinin dağıtılmasıyla yaşandı. Adamların cesetleri ırmağa savururken heyecanla tekbir getirmeleri de dikkat çekiyordu. Hadisenin amatör çekimleri Internette yayınlandı. Eylemi yapanların rejime karşı savaşan eşkıyalar olduğu belirtiliyordu. Fakat kısa süre sonra aynı görüntüler muhalifler tarafından da yayınlanarak cesetleri ırmağa atanların rejimin adamları olduğu ifade edildi. Cesetleri atanların yüzlerini örtme ihtiyacı bile duymadan serbestçe ortalıkta dolaşmaları, kendilerini gayet rahat hissetmeleri rejimin adamları oldukları şüphesini güçlendiriyor. Senaryonun infaz tarzı ve antipropaganda aracı olarak rejimin elemanları tarafından kullanılması da bu şüpheye yöneltiyor.
Suriye rejimi bir yandan tanklarla, silahlı güçlerle saldırılar düzenleyerek toplu katliamlar gerçekleştirirken bir yandan da bu saldırıları haklı gösterme amacına yönelik eşkıya saldırıları düzenliyor. Sonra kendi medya organlarında eşkıya saldırıları düzenleyenleri, "işte muhalif güçler dedikleri" diye dünya kamuoyuna lanse etmeye çalışıyor. Suriye televizyonlarında bu amaçla yayınlanan muhtelif haber videoları Internet vasıtasıyla değişik yerlerde yayınlandı ve dağıtıldı.
Suriye rejiminin medya savaşında kullandığı önemli taktiklerden biri de yapay muhalefet oluşturarak rejime karşı sivil mücadele içine giren gerçek muhalefet hakkındaki kanaatleri yanıltmaktır. Baas diktasının katliamlarını, vahşi saldırılarını savunamayan ama yine de bu diktaya karşı sürdürülen direnişe itiraz eden medya organlarının da bu tür yanıltıcı yıpratma malzemelerinden yararlanmaları dikkat çekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.