Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

750 yaşındaki dut ağacı

750 yaşındaki dut ağacı

Yeşillikler içindeki Arapgir'den ayrılıp yola koyulduk. Bağlar bahçeler arasında, mor halılar gibi duran reyhan tarlaları, "bundan sonra her sofrada bir miktar reyhan bulunacak" kararını almamıza vesile oldu.

Başkan Haluk Bey'in sözünü hatırladık.

"Burada bir ay yaşayanda şeker meker kalmaz" demişti.

Demek gelip bir ay kalsam, sade 'Mehmet' olarak ayrılacağım.

***

Bir zamanlar Arapgir'in dokuması ünlüymüş.

Normal kumaş dokuması sırasında farklı iplikten desen işleyen ve jakar denilen makine yapmışlar.

Fakat bu iş üzerinde ciddiyetle durulmamış.

Eğer önem verilseydi, bugün Buldan gibi dokumacılık ilerleyebilirdi.

Günün birinde gelen turistler, o ahşap makineyi satın alıp götürmüşler ve bire bir ölçekle demirden kopyasını yapmışlar.

Bize de epeyce satmışlar o makineden.

***

Kemaliye'ye doğru ilerlerken, yolun yarısında tepe üstünde kartal yuvası gibi görünen Ocak Köyü var.

Hıdır Abdal Ocağı.

Kurucusu, Karaca Ahmet'in oğlu Hıdır Abdal.

Muhtar Ali Güler ile buluştuk.

Meydandaki söğüdün gölgesinde oturduk, çay kahve içtik; adak ikramlarıyla heybemizi doldurduk.

Türbenin hemen yanında, yaşlı iki ağaç var; bir kara dut, bir de beyaz dut ağacı.

O ağaçlara dokunmak ve meyvesinden tatmak heyecan vericiydi.

Hıdır Abdal Sultan'ın 1261 yılında diktiği rivayet ediliyor.

***

Köyde zengin bir müze, şık bir konferans ve tiyatro salonu, bir kütüphane, bir misafirhane bulunuyor.

Köyün üst tarafında helikopter pisti bile yapmışlar.

Ve bir de cami inşa edilmiş.

Ayrı bir cem evi olmadığı için, misafirhanenin geniş salonu kullanılıyormuş.

Misafirhanenin açılış kurdelesini, dönemin Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu kesmiş.

Muhtar Ali Bey, "Biz bir cami yaptık, müstakil bir cem evini de büyüklerimizden bekliyoruz" dedi.

***

Hıdır Abdal Ocağı'ndan izin isteyip ayrıldık ve Kemaliye'ye vardık.

Kaç yıldır oraya gitmeyi düşündüğümü söylesem, ne kadar geç kaldığım ortaya çıkacak.

Türkiye'de yaşayıp da burayı görmemek, emin olun ki ayıptır.

İki dağ arasında yavaşça süzülen Fırat ve yamaçlarda Kemaliye.

Eski adıyla Eğin.

Atatürk "Buranın adı Kemaliye olsun" demiş.

Az berideki Ağın ilçesinin de adını değiştirebilirdi.

"Oraya Kemaliye dedik, burası da Cemaliye olsun" deyip o ismi münasip görebilirdi...

Ona dokunmamış, öylece kalmış.

***

Kemaliye'de yer gök dut ve ceviz ağacı.

Evlerin hepsi bahçeli ve her biri tarihî eser niteliğinde.

Ahşap işçiliğin zirve noktasını burada görmek mümkün.

Aşağıda Fırat, akmıyormuş gibi duruyor, sezdirmeden akıyor.

Dilimizde "Kıratın yanında duran ya suyundan" diye bir deyim vardır.

Burada o sözü "Fırat'ın yanında duran..." şekline çevirebiliriz.

***

Yaz boyunca Kemaliye'nin geleni gideni bol.

Kışınsa nüfus epey düşüyormuş.

Çay ocağının işletmecisi, bazı kış günlerinde kömür parasını bile zor çıkardıklarını söyledi.

***

Kemaliye'de en çok duyulan ses, su sesi ve beraberinde kuş cıvıltıları.

Sokaklarda yürürken yanı başınızda sular akıyor.

Dut yemiş bülbüllerin, söylendiği üzere suskun kalmadığını, burada bizzat müşahede ettik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi