BM'nin "Devletler" Listesine Geçmek
Bu sıralarda Filistin'le ilgili gündemin baş sıralarında, Filistin'in BM'ye devlet sıfatıyla tam üye olarak kabul edilmesi için Eylül'de yapmayı planladığı başvuru yer alıyor. Bu hususta zihinlerde muhtelif sorular var. Filistin gerçekten başvuru yapacak mı; yaparsa BM üyeliğine kabul edilecek mi; edilirse Filistinlilerin de bir devleti olacak mı? Siyonist işgal devleti ve ABD neden itiraz ediyor? Devlet planının başarılı olması ABD'nin veto edip etmemesine mi bağlı? Biz de bu konularda bilgi vermesini ve zihinlerdeki sorulara cevap olmasını arzuladığımız bir değerlendirme yapmak istiyoruz.
En başta şunu ifade edelim ki BM'nin yapacağı devlet kurulmasına ruhsat vermek değil kurulmuş bir devleti üyeliğe kabul etmektir. BM, bir devletin kuruluşunu onaylayan ve yasallaştıran ruhsat mahkemesi niteliği taşımıyor. Var olan devletleri üyeliğe alıyor. Alınanlar da üyeliğin yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Yani siz devletinizi kuruyorsunuz, sonra BM'ye gidip "bakın, bizim de bir devletimiz oldu ve örgütünüzün Genel Kurulu'na tam üye olmak istiyoruz" diyorsunuz. Bunun bir prosedürü var. O prosedüre göre talebiniz kabul ediliyor veya kapıdan geri çevriliyorsunuz.
Herhangi bir devletin, bir başka devlet tarafından tanınması, meşru kabul edilmesi için de BM Genel Kurulu'na üye olması şartı yok. Dolayısıyla Filistinlilerin fiiliyatta bir devletleri olsaydı bu devletin BM Genel Kurulu'na girmeden de onu resmen tanıyan ülkelerin başkentlerinde birer sefaret veya kendisini ilgilendiren şehirlerde diplomatik temsilcilik açması mümkündü. Nitekim bugün de "özerk yönetim" sıfatıyla bu tür temsilcilikleri var. Henüz ortada bir tabela devletinin bile olmamasına rağmen Türkiye'deki medya organlarında Mahmud Abbas sürekli "Filistin devlet başkanı" diye anılıyor. Batı medyası onu "Filistin otoritesi başkanı", Arap medyası da yine aynı anlama gelen "sulta başkanı" sıfatıyla zikreder.
Eylül'de ne yazık ki Batı Yaka üzerindeki siyonist işgal fiilen devam ediyor olacak. Sadece A ve B kategorisine giren bölgelerdeki polis kontrolü Abbas'ın adamlarının elinde olacak ve bu mekanizma da Filistinli direnişçilerin siyonist işgalcileri ve yerleşimcileri rahatsız etmemeleri için görev yapmaya devam edecek. C kategorisine giren bölgelerde yahudi yerleşim merkezleri inşaatı bütün hızıyla sürecek. Kudüs'te ikamet hakkı tanıyan mavi karttan yoksun Filistinlilerin bu şehre girmeleri, Mescidi Aksa'da namaz kılmaları engelleniyor olacak. Batı Yaka'da bir gettodan diğerine geçişte uğranması zorunlu kontrol noktalarında işgalci polisin küfür ve hakaretleri belki daha da şiddetlenecek. "Devlet başkanı (!)" Mahmud Abbas bile hâlâ bu kontrol noktalarına uğramak zorunda olacak. Kuvvetli ihtimalle Gazze üzerindeki insanlık dışı abluka da kalkmamış olacak.
Sadece Mahmud Abbas'ın Ramallah'taki çalışma bürosunun kapısının üzerine "Filistin Devlet Başkanlığı" diye bir tabela asılacak. Sonra Abbas bu tabelanın farklı cihetlerden fotoğraflarını çektirecek ve bir heyet oluşturup ellerine o fotoğrafları vererek New York'a gönderecek. Onlar da BM Genel Sekreterine "bakın artık bizim de bir devletimiz var" diyerek tam üyelik talebinde bulunacaklar.
Tabii Genel Sekreterin "ne güzel, biz de zaten yıllardır Filistinlilerin de bir devletlerinin olmasını istiyorduk!" diyerek hemencecik üye yapma yetkisi yok. Doğrudan Genel Kurul'a teklif de sunamıyor. Önce Güvenlik Konseyi'nin başvuruyu değerlendirip Genel Kurul'a tavsiyede bulunması lâzım. Tavsiyenin geçerli sayılması için 15 üyeden 9'unun onaylaması beş daimi üye diye bilinen Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD'nin olumsuz oy kullanmaması gerekiyor. Yani ABD "olmaz" derse olmuyor. "Olur" derse tavsiye Genel Kurul'a sunulabiliyor ve bu kurulun üçte ikisinin lehte oy vermesinden sonra başvuru onaylanıyor.
Peki, ABD'nin itirazına rağmen gerçekleşmesi mümkün olmayan ve onun kesin itiraz edeceği bir girişim hazırlığından işgal devleti niçin rahatsız oluyor? Çünkü kurulacak devlet sadece bir tabela devleti olsa ve BM üyeliğine kabul edilmese de uluslararası alanda tanınması ve bir kabul sürecine girmesi ihtimali var. Ama bu süreçte bazı olumlu beklentilerin yanı sıra riskler de var. Onlardan da ayrıca söz edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.