Ersoy Dede

Ersoy Dede

Başbuğ olmadan olmaz

Başbuğ olmadan olmaz

Hasan Iğsız, Silivri’ye yalnız gitmemeye kararlı görünüyor. Önce “Genelkurmay Başkanı’nın onayı olmadan hiçbir şey yapılamaz” diyerek İlker Başbuğ’u oyunun içine çekmeye çalıştı Iğsız. Arkasından ise avukatının mahkemedeki savunması geldi.. Avukat, bu işin sadece müvekkiliyle sınırlı olmadığını, yüzbaşıdan 2. Başkan’a kadar silsile yoluyla işleyen bir süreç olduğunu söyledi. Ve ekledi; “sonuçta Genelkurmay Başkanı’na da arz edildi”.. Bunu mahkeme heyetine, tutuklu yargılanmayı önlemek amacıyla söylediği imajını verdi. Ama altında yatan asıl sebep bu değil..

Üstelik Başbuğ’a bir sürprizim daha var. Sadece Iğsız’ın ve avukatının ifadeleri olsa neyse. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği iddianamenin, sanık avukatlarına dağıtılan ek klasörlerine bakınca, İlker Başbuğ’un bu işten yırtamayacağını açık açık görüyorsunuz. Davayı takip edenler bilirler. İnternet andıcının sonunda “Sn.K’a arz” (Sayın Komutan’a arz) diye bir ibare vardır.. Burada kastedilen kişinin kim olduğunu benim bilmem mümkün değil. Ama davanın şüphelisi konumundaki 22 kişiye buradaki arz edilen komutanın kim olduğu sorulmuş.. Mesela, Albay Ziya İlker Göktaş demiş ki; “Komutan andıcı onaylamazsa yürürlüğe girmez. Onayladığı için yürürlüğe girdi. Arz edilen komutan elbette Genelkurmay Başkanıdır”.. Korgeneral Mehmet Eröz ise işin “onay”dan ziyade bir “talimat” olduğunu söylüyor. “Emri bizzat Genelkurmay Başkanı’ndan aldık” diyor. Albay Hulusi Gülbahar: “Genelkurmay Başkanı olabilir, arz ettiyse onaylanmadan yürürlüğe girmez” diyor. Albay Cemal Gökçeoğlu: “Bu tabir Genelkurmay Başkanı’na arz anlamına gelir” ifadesini kullanıyor. Yüzbaşı Murat Uslukılıç: “Bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanı’dır, yine bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanı’na Dursun Çiçek bu konuyu arz etmiştir. Aynı sayfada onay yoktu ama onayladı ki yeni internet siteleri için emir verildi” diyerek biraz daha detaylandırıyor meseleyi. Falan falan..

Bana kalırsa iki seçenek var Başbuğ’un önünde. İlki bu yapılanın yetkisi dahilinde olduğuna mahkemeyi inandırmak. (bilgisi ve onayı dahilinde olduğu neredeyse ortada da, yetkisi dahilinde mi?) Eğer Başbuğ, buna hakkı olduğuna, yapmak zorunda olduğuna, yerinde hangi komutan olsa yapacağına filan inandırırsa mahkemeyi kendisini de davada yargılanan diğer arkadaşlarını da kurtarır. Önündeki ikinci seçenek ise girer paşa paşa cezasını çeker. Bir üçüncü yol olduğunu zannetmiyorum. Terör, anıt gibi orada duracak, sınırlarımız kevgir gibi teröristinden kaçakçısına otobana dönecek. Vatan evlatları patır patır şehit düşecek. Sizin uğraştığınız şeylere bak.
TSK HARCAMALARI
Sayıştay; orduevleri, askeri gazino, kantin ve kışlalarda denetim sürecini başlattı. Düne göre olumlu bir gelişme. Hani şu referandumun ünlü sloganı vardı ya; “Yetmez ama evet”.. Aynen öyle.. Benim ise bu meselenin, ilgilendiğim kısmı başka. Örneğin orduevleri. Kentlerin en nezih semtlerinde, deniz kenarlarında, koruların içlerine kurulmuş.. Rüya gibi mekanlar. Özel işletmelerdeki karşılığı beş yıldızlı otellerin balo salonları diyebiliriz. Gel gelelim bu tesisler, genel bütçeden doğrudan aktarılan kaynakla ayakta duruyor. Benim paramla yani. Personeli ya asker ya sivil ama maaşları vesairesi bu paradan karşılanıyor. Ayrıca da vergi muafiyetine tabi. Dahası kamu binasında hizmet verdikleri için kiraları da yok. En önemlisi de, beni içeri sokmuyorlar. Vatan evlatları şehit düşerken onlar orada kafa çekiyorlar. Ben para veriyorum savunma harcaması diye, paşanın masasına rakı olarak gidiyor. “Nereye harcadınız?” diye sorunca da suçlu çıkıyorsunuz. TSK’nın iktisadi teşekküllerini bilahare yazacağım. Unutturmayın bana. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi