Kürt meselesi mi, Kürd’ün meselesi mi?
Mesele olan Kürt mü, yoksa Kürt meselesi mi?
Bu ülkede diğer etniler gibi Kürt de mesele değil. Toplumun ana deseninde renk olarak hep vardı. Osmanlı inkâr etmez. Muhteşem müziğinde “kürdî” mühim yer tutar. Yılmaz Öztuna “kürdi”yi üç numaralı basit makam olarak nitelendiriyor.
Kürdî basit makam ama, birçok makamla birleşik makam teşkil etmiş. Kürdî aşiran, kürdî buselik, kürdî çargâh, kürdili çargâh, kürdili hicazkâr, kürdili hümayun, araban kürdî, acem kürdî, muhayyer kürdî vs. vs. makamları var; ayrıca bir de kürdî perdesi mevcut!
En yaygın kürdî makam: Kürdili hicazkâr. Bu makamda binlerce eser bestelenmiş. Türk musıkisi bütün yasakları aştı ve Kürt kelimesini en yasakçı devirlerde bile devlet radyosundan, televizyonundan duyurdu. Bugün de Türk sanat müziği yayını yapan bir radyo açarsanız, her gün bilmem kaç tana kürdi/kürdili şarkıya rastlarsınız.
Osmanlı müziği tek sesliydi, ama bütün sesleri bünyesinde toplamıştı! Arab’ın, Acem’in ve diğer kavimlerin bu musıkiye kattıkları hiçbir zaman inkar edilmedi.
Modern Türk musikisi ise çok sesli olarak tasarlandı. Ama onda Türk’ün sesinin olduğu bile şüpheli! Anlayacağınız, tek sesli bile değil!
Kürt meselesi yeni bir dönemece doğru kıvrılıyor.
Dünya kaynarkan, Ortadoğu fıkırdarken, dünya güçleri adına taşeronluğun revaçta olduğu bir zamanda şiddetin Kürtçüleri Türkiye’den bir şeyler tırtıklamaya çalışıyorlar.
Silahların gölgesinde demokratik özerklik ilan ediyorlar! Dökülen her kan, onlarda vampir şehveti etkisi uyandırıyor.
Kendileri ne demokratik, ne de özerk!
Önce demokratik ol, özerk ol, sonra gel canımı al!
AK Parti iktidarı Kürt meselesini çözmek için büyük bir hamle yaptı. İşin psikoloji tarafını böylece ortadan kaldırmak istedi. Demokratik açılım için onu isteklendirenler, karşı tarafın da çok istekli olduğunu, açılım programı ilan edilince, sınırlara yığılıp sivilleri çekerek fevc fevc memlekete döneceklerini telkin ettiler.
Fakat uygulama öyle olmadı.
Bir tarafın iyi niyetli olması yetmez. Tarafların iyi niyetli olması gerekir.
Öteki taraf, iyi niyetten yoksun. Habur resmini hatırlayın. Muzaffer kahramanlar otobüsün üstüne çıkıp zafer işereti yapıyorlar!
Neyin zaferi? Kime karşı?
Açılımın donduğu kareden bugüne, kandan beslenen Kürtçü siyasette hiçbir yumuşama belirtisi, insanî emare görülmedi.
Uzlaşma, anlaşma, kardeşlik temelinde çözüm onların derdi değil. Uzatılan eli sıkmıyorlar, geri çevirmiyorlar; tırmalıyorlar, hatta ısırıyorlar!
Başbakanın iftar konuşması manidar: Bıçak kemiğe dayandı! Bıçak kemiğe dayanalı hayli olmuştu ama, eşşek şakası muamelesine tabi tutuluyordu.
Vuran vurulur! Men dakka dukka!
Ben asker sivil demeden avlayayım, yol keseyim, adam kaldırayım, kan dökeyim. Sen yine de hiçbir şey yokmuş gibi davran.
Bu mümkün mü?
Ya demokratik özerklik?
Kürd’ün vergisini biz toplayacağız! Afiyetle yiyeceğiz.
Eee. Yetmez, Ankara’dan tahsisat isteriz! Türk de bize haraç vermeli!
Üç paralık şerefi olan böyle ahlâksızlık etmez!
Ramazan’a hürmet etmeyenler, Ramazan hürmetine bağışlanıyor.
“Kürt meselesi”, “Kürd’ün meselesi” olmaya doğru evriliyor. Kendini Kürt sayan da bu meselede taraf olmak zorunda. Eli kanlı zorbalar safında olmadığını, milli birlik ve kardeşlikten yana olduğunu açıkça göstermenin zamanı geldi.
Kürt meselesi Kürd’ün meselesi olmazsa, tam olarak çözülmez!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.