Hükümet bu sese kulak vermeli
Kapitalist Batı sisteminin krizde olduğunu herkes söylüyor, başta da Batılılar. Bu krizin nedenlerini ve çözüm yollarını tesbit noktasında ihtilafların varlığı da biliniyor. Ama görünen o ki, Batılılar çözümü yine Batılı paradigma içinde arıyorlar. Tam da burada yanılıyorlar.
Batı’nın bugün yaşadığı büyük kriz, sisteme hayat veren “dünya görüşü”nden kaynaklanmaktadır. Bu krizin bugün en fazla hissedilen ve âcil çözüm bekleyen yönü ise iktisadî yüzüdür. Son yıllarda çözüm adına ne yaptılarsa iktisadî çöküşü durduramadılar. Daha önceden de yazmıştım, paradigma içi çözüm arayışları çözüm getirmeyecektir diye. Paradigma dışı çözümleri de akıllarına bile getirmiyorlar.
Geçenlerde S&P, ABD’nin kredi notunu AA+’ya düşürdüğünde pek çok ülke zincirleme olarak bundan etkilendi. Bu da ABD ekonomisi çökdükçe, onun lokomotifliğini yaptığı sisteme bağlı bütün vagonların krizden payına düşeni alacağını gösterir. Türkiye’nin de bu sistemin bir vagonu olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Haber7.com yazarlarından Profesör Beytullah G. Çetiner Hoca, ABD’nin 14.3 trilyon dolar olan borcunu ödeyemeyeceğini anlatırken çarpıcı bir dil kullanıyor:
“14.3 trilyon borç nasıl bir sayıdır? Yazıyla on bir sıfırlı 14 300 000 000 000 gibi bir rakam ediyor. Fiziksel olarak gözünüzde canlanması için basit bir hesap yapalım. Bilmeyenler için hatırlatmakta yarar var: bir kâğıt doların kalınlığı 0,11 mm.
Toplam 14.3 trilyon değerindeki bu kâğıt dolarları üst üste koyduğumuzda yığının boyu dünya ve ayın merkezlerinin birbirine olan uzaklığının 4 katından fazla ediyor. Yani aya en az iki kez gidip gelmekle eşdeğer. Bu uzunluk aynı zamanda dünyanın çevresini 39 defadan fazla kat ediyor.”
Sayın Çetiner, ABD’nin borçlarını ödeyemeyeceğini, ama bunun yukarıda bahsedilen rakamın büyüklüğüyle bir ilgisinin olmadığını, asıl sebebin paranın “borca dayalı” olarak üretildiği sistemden kaynaklandığını söylüyor. Yani sorunu üreten sistemin tâ kendisidir.
Batı’nın “Borca Dayalı Para Sistemi”nin çöküşünü inceleyen bir diğer önemli bilim adamı ise, Profesör Mete Gündoğan Hoca’dır.
Mete Hoca, bu sistemin sömürüye dayalı bir sistem olduğunu, zenginlerin kasalarını bu sistem sayesinde fakirleri soyarak doldurduğunu anlatıyor. Hoca, koca bir sistem çökerken bu çöküşten bizim de etkileneceğimizi, ama bu çöküşün bize yeni bir fırsat kapısı araladığı düşüncesini de hükümete duyurmaya çalışıyor.
Hoca, bu fırsatın bize âdil bir para-kredi sistemi oluşturma fırsatı verdiğini, ekonomiyi âdil temeller üzerine yeniden yapılandırmamız gerektiğini söylüyor. Devlet bu fırsatı gerçeğe dönüştürmeli. Hükümet bir yandan mevcut yapı içerisinde bir müddet çöküşü geciktirme çabalarını sürdürmeli, diğer yandan da yeni sistemin kurgularını, simülasyonunu ve uygulamalarını yapmaya başlamalı. Türkiye için asıl felâketin ikincisini geciktirdiğimizde ya da yapmadığımızda olacağına dikkatlerimizi çekiyor.
Sayın Gündoğan’ın küresel ekonomik krizin sebepleri ve çözüm yolları üzerine yaptığı geniş ilmî tahlillere hükümet yetkilileri kulak vermeli.
Hükümet, yaşanan bu krizi fırsata çevirmekten ve kendi modelini kurmaktan korkmamalı diye düşünüyorum. Aslında dünyanın da emeğe, âdil paylaşıma ve faizsiz ekonomiye dayalı yeni bir sisteme ihtiyacı var. Hükümetin istikrara dayalı model inşa arayışı da bunu gerektirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.