Devlet sahibi olmanın tadına varmak
Devletimizin belirleyici sıfatı ‘Devlet-i Ebed Müddet’tir. Cumhuriyet, devletin bugünkü idare tarzıdır. Osmanlı’da Padişahlık, Selçuklu’da Sultanlık, İslam öncesinde ise Hakanlık vardı. Gelecek yüzyıllarda idare tarzı başka bir şekil alsa bile Devlet-i Ebed Müddet aynen devam edecektir.
Devlet-i Ebed Müddet, dört ana unsura sahiptir:
Millet, o milleti birbirine kaynaştıran iman, o imanın şekillendirdiği gaye birliği, milletin hayatta iken üstünde, mematta iken de altında yaşadığı memleket.
Bir insanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri vatansızlıktır. Vatansız kalmak, evsiz kalmaktan daha büyük felakettir.
Doğu ve Güneydoğu Üniversitelerinden ziyaretimize gelme nezaketi gösteren doçentlerimize sohbet esnasında onu anlattık:
-Devlet, çatıdır. Çatı çökerse herkes altında kalır. Bu itibarla sizler, bulunduğunuz yerlerde harç vazifesi yapacaksınız.
İnsanın göğsünü kabartan anne-babası ne kadar kıymetliyse iftihar edebileceği devletinin varlığı da o denli kıymetlidir.
Bayramın ikinci günü Washington Sefaretimizde bayramlaşma vardı. Daha evvel de iftar olmuştu. Büyükelçimiz Namık Tan, ilklere imza attı. O bayramlaşmaya giderken bindiğimiz taksinin şoförü Habeşistanlı bir Müslüman çıktı. Her aklı başında Müslüman gibi o da petrol kuyularının başını tutmuş gamsızlara sitem ediyordu. İşte o zaman, ‘Somali’ye benim devletim ve benim milletim tek başına yardım ediyor, ihtiyaçlarını tek başımıza karşılayacağız’ dedik.
O sevindirici konuşmamızı Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu, milli savunma bakanımız İsmet Yılmaz ve AB bakanımız Egemen Bağış’ın beyanatları takip etti.
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, varlığı çoktan sorgulanır hale gelen BM’ye ‘o karar bizim için yok hükmündedir’ diyerek layık olduğu karşılığı verdi. Yok olan ne tartışılır ve ne de konuşulur. Ahmet Davutoğlu, şımarıklığı, zulmü ve keyfiliği had ve hudut tanımaz hale gelmiş olan İsrail’e beş okkalı Osmanlı tokadı indirdi. Diplomasi diliyle cezalandırma da böyle olur. İsrail’e ‘sen’ diyordu, ‘sen kimsin ki Doğu Akdeniz’e kendi gölün muamelesi yapıyorsun? Burada ben, artık seyr-ü sefer emniyetini alacağım. Karşımıza çıkarsan neticesine katlanırsın!’ İsmet Yılmaz, ‘Kandil ve çevresine kara harekâtı yapacağız’ dedi. Zira oradaki haydutlar sadece hava harekâtıyla temizlenemez. Egemen Bağış ise Güney Kıbrıslı Rumların sınırlarını aşarak Akdeniz’in diğer tarafında petrol aramaya kalkışmalarına ‘donanmamız bunun için vardır’ diyordu. Bu, ‘teşebbüs ederlerse vururuz’ demektir.
Cumhurbaşkanı ve Hükümetin üç bakan aynı gün devletin gücünü gösteren bu konuşmaları yaptılar. Bayramda devlet sahibi olmanın tadına vardık.
Bu tada bir asırdır hasrettik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.