Keffaretler 1
Yanlışlıkla, bilerek veya zorlama sonucu işlenen bazı günahların affedilmesi için İslâm'da gösterilen telâfi yollarından her birine "keffaret" denir.
Keffaret, lügatta: Mahvetmek, izale etmek manasındadır. ALLAH Teâlâ, kullarından sudur eden bazı kusurları, günahları birtakım güzel ameller sebebiyle örttüğü, afv-ü mağfiret buyurduğu için buna vesile olan bu güzel amellerden her birine keffaret denilmiştir. Bu keffaretler, yapılması yasak olan şeyleri yapmaktan insanları men etmeye, vazgeçirmeye sebeb olur ve işlenen günaha bir ceza mahiyetinde bulunur. Aynı zamanda bir ibadet mahiyetinde bulunduğu için de günahların bağışlanmasına vesile olur. Binaenaleyh bütün keffaretlerde hem ukubet yani ceza hem de ibadet manası vardır. Keffaretler beş çeşittir:
1- Oruç keffareti: Ramazan-ı şerif ayında bile bile, kendi isteğiyle ve dinen geçerli bir özrü bulunmaksızın orucunu bozan kimseye gerekli olan keffarettir. ALLAH Teâlâ
"Amellerinizi iptal etmeyiniz."64 buyurmuştur. Orucu kasten bozan kimse bir suç işlemiş olur. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: Ramazan ayında orucunu bozan kimseye, zıhar kefareti gibi kefareti emretmiştir."65
Oruç keffareti sırasıyla şunlardan ibarettir:
a- Varsa bir köle veya cariye azat etmek yani hür kılmak.
b- Köle yoksa ardarda iki ay oruç tutmak.
c- Yaşlılık, zayıflık veya hastalık sebebiyle oruç tutulmazsa; altmış fakiri sabahlı-akşamlı doyurmak, ya da altmış fakire birer oruç fitresi vermek.66
Buna da güç yetmezse ALLAH Teâlâ'dan afv, mağfiret istenir. Nitekim Ebû Hureyre (R.A.) diyor ki: Bizler Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanında oturmuş bulunduğumuz sırada, O'na bir adam geldi de:
-Ya Resûlellah! Helak oldum! dedi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ona:
" Sana ne oldu ki?" diye sordu. O kimse:
-Oruçlu olduğum halde hanımımın üzerine düştüm yani onunla cinsel ilişkide bulundum, dedi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Azad edeceğin bir köle bulabilir misin ?" buyurdu. O zat:
- Hayır! Bulamam, dedi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Öyle ise iki ay ardarda oruç tutmaya gücün yeter mi?" diye sordu. O zat:
-Hayır, buna güç yetiremem, dedi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
"Altmış fakiri doyurmak imkânını bulabilir misin?" buyurdu. O zat:
-Hayır! Bulamam, dedi. Ebû Hureyre diyor ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir süre bekledi. Bizler de bu bekleyiş üzerinde iken Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize içinde hurma dolu büyük bir sepet getirildi. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
" O soru soran kimse nerededir? buyurdu. O zat:
-Benim! Buradayım diye ayağa kalktı. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Bu hurmayı al da, yoksullara sadaka et," buyurdu. O adam:
-Benden daha fakir olana mı vereceğim, ya Resûlellah? ALLAH Teâlâ'ya yemin ederim ki, Medine'nin iki kara taşlığı arasında benim ev halkımdan daha fakir bir ev halkı yoktur, dedi. Bu sözü üzerine Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, kesici dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü. Sonra da o zata:
"Haydi bu hurmayı al da ailene yedir!" buyurdu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.