Şevval ayında oruç tutmak
Namazın dahi yüce bir ibadet olduğu bilinmektedir "Ve Rabbinin ismini zikredip de namaz kılmıştır" ayet-i kerimesindeki "namaz kılmıştır" fiili genel olarak zikredildiğinden bu; hem farz namazları, hem de vacip olan bayram namazlarını içerir.
Namaz, ALLAH Teâlâ'yı yüceltmek, anmak ve O'na karşı ibadet borcunu ödemek O'ndan rahmet ve hidayet dilemektir. Namaz, ibadetin en olgun şeklidir. Zira insanı ruh temizliğine götürecek bu ibadetten önce beden ve elbise temizliği farz kılınmıştır. "ALLAHu ekber=ALLAH en büyüktür" sözüyle, ALLAH Teâlâ'dan başka düşünceler atılır, gönül yalnız ALLAH Teâlâ'yı anmaya yöneltilir. "ALLAHu ekber" sözüne tahrime denir ki ALLAH Teâlâ'dan başka şeylerle uğraşmayı haram kılmak demektir. Rükünden rükne geçildikçe bu tekbir tekrar edilir. ALLAH Teâlâ'nın huzuruna duran Mü'min her rek'atte Fatiha'yı okuyarak övgü ve ibadetin yalnız ALLAH Teâlâ'ya yapılacağını, hidayet ve rahmetin yalnız O'ndan bekleneceğini söyler, rüku ve sücûdunda ALLAH Teâlâ'yı tesbih eder. Namaz, iman ve takvanın bir gereğidir. Namazı huşu içerisinde ve vaktinde kılmak lazımdır. Namazın ahlâkî ve sosyal faydaları da bulunmaktadır.
Hiç kuşkusuz iman ve kalb huzuru ile kılınan namaz, insanı kötü düşüncelerden, korku ve ıstıraptan kurtarır. O insan dünya için üzülmez, ALLAH Teâlâ'dan başka yarar ve zarar veren görmez. Herşeyi ALLAH Teâlâ'dan bilir, yalan ve nifaktan utanır. Her an kendisini ALLAH Teâlâ'nın huzuruna durmaya hazırlar.
Namaz; haramlardan, kötülüklerden, çirkin işlerden meneder. Sabırsızlıktan, huysuzluktan sakındırır, yüksek ahlâk ile bezendirir. İnsanı daima ALLAH Teâlâ duygusunun kontrolu altında tutar ve bu kontrol altında hayat yoluna devam eden insan da her an önüne çıkması muhtemel olan haram engellere ayağını taktırmadan ve günah çamuruna bulanmadan emniyet içinde yürüyebilir. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin bir evin önünden akan pırıl pırıl temiz bir suya benzettiği (Bak. Buhari, Mevakîtu's-Salah: 5) namaza devam edelim ki, o, bizim büyük günahlardan korunmamıza ve arada vaki olacak küçük günahlarımızdan da af olunmamıza sebep olur.
Kısacası, tertemiz kalabilmek için dinen yapılması caiz olmayan şeyleri yapmamak, dinen yenilmesi-içilmesi haram olan şeyleri yememek-içmemek, dinen giyilmesi, kullanılması caiz olmayan şeyleri giymemek, kullanmamak, alınması-verilmesi haram olan şeyleri almamak-vermemek gibi hususlara, kısacası ALLAH Teâlâ'nın emir ve yasaklarına riayet etmek gerekir.
Muhterem Okuyucu!
Ramazan-ı Şerif ayında kazanılan güzellikler, yapılan ibadetler bir kenera atılmamalıdır. Çünkü yukarıdan beri izah etmeye çalıştığıımız tezekki yani arınmak ve Ramazan ayında ıslah edilen ruhlarımızın hastalıksız devam etmesi, Ramazan ayından sonra da bizim kulluk yolunda bulunmamıza bağlıdır. Biz ibadet etmeye devam ettikçe ruhlarımız hastalık yüzü görmez. Bu ne gibidir bilir misiniz? Hastanın birisi bir hekime başvurur, hekim muayene eder ve der ki: Sen şunu yer, bunu yemezsen, şöyle yatar böyle kalkarsan, şu ilaçlara da devam edersen hastalık geçer, rahat edersin. Fakat ne vakit bunları bırakırsan, hastalık yine gelir. Şimdi, doktordan bu nasihati dinleyen adamın hastalığı geçer geçmez, bu ilacı bırakması, perhizi bozması uygun mudur? Bunu aklı başında olan bir kimse yapar mı? İşte Ramazan ayında ibadetle nefsini ıslah eden bir kimse de böyledir. Cenâb-ı Hakk'ın Kur'an-ı Kerîm'de buyurduğu gibi onun kendisine ölüm gelinceye kadar ibadet etmesi lazımdır. Cenâb-ı Hakk'a belirli bir zaman için itaat etmek kafi değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.