Ağustos böcekleri gibi CHP de dinleniyor!
- Lütfü Bey; “Hükümet bizi dinliyor” diyerek ortalığı ayağa kaldıran CHP’nin bu iddiasının doğru olmadığı belgeleriyle kanıtlandı. CHP Genel Sekreteri önder Sav’ın cep telefonunu açık unutması sonucu bir valiyle yaptığı görüşmenin haberleştirildiği ortaya çıktı. üstadım, nasıl yorumluyorsunuz tüm bu olup bitenleri?
- Yahu bu CHP’nin zaten hiçbir iş yaptığı yok ki; yaptığı tek iş yan gelip yatıp, dinlenmek! öyleyse dinlenmekten niye böylesine şikâyet ediyor ki? önce iddia ettiler ki, CHP Genel Merkezi’ne “böcek” denilen dinleme cihazı konulup dinlenmiş. CHP’yi dinleyen “böcek” Ağustos böceği olmasın sakın! Malum CHP Ağustos böceklerine benzer! Tembel tembel yatıp, hep dinlenirler! Ondan sonra da dinlenmekten şikâyet ederler! Neyse sonuçta ortaya çıktı ki, CHP’nin şikâyetinin aksine CHP’yi Hükümet de, Emniyet de dinlememiş. “Dinlendik” dedikleri olay CHP Genel Sekreteri önder Sav’ın cep telefonunu açık unutması sonucu gerçekleşmiş. Düşünün, daha kendi cep telefonunu yönetemeyenler, yarın kazara iktidara gelseler ülkeyi yönetebilirler mi? Bunlara bırakın ülke, cep telefonu bile emanet edilir mi? Bunlara cep telefonunu emanet et, düşmanların bütün sırlarını öğrensin! Bunlara cep telefonunu emanet et, o telefonu bir yerlerde unutup kaybetsin! Bana sorarsanız CHP yaş ortalaması 70’i geçmiş, işleri çoktan bitmiş yönetici kadrosunu bir an önce değiştirsin. çünkü o yaşta bu unutkanlık normal değil mi? Yaşları ilerledikçe bırakın cep telefonlarını açık unutmayı, pantolon fermuarlarını bile açık unutmaları olası değil mi! Ve CHP Genel Sekreteri önder Sav’ın cep telefonunu açık unutmasıyla başlayıp gelişen tüm bu olup bitenler, CHP açısından bol acılı bir komedi değil mi? Dediğim gibi CHP yattığı yerden Ağustos böceklerini dinlemesin, hiç değilse şu tavsiyemi dinlesin. CHP yaşlandıkça doğal olarak daha da unutkanlaşacak yönetimini bir an önce değiştirsin. Hiç değilse cep telefonunu açık unutmayacak, cep telefonuna sahip çıkacak kadar genç olanları işbaşına getirsin!
HALK CEFADA YöNETİCİLER SEFADA!
- İran’ın İslâmcı Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın sade, mütevazı yaşamı oğlunu evlendirirken yaptığı düğün merasiminde de sergilendi. İran Cumhurbaşkanı, oğlunu ancak en yoksul insanların düğün merasimlerinde görülebilecek bir sadelik, mütevazılık içinde evlendirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz onun bu tutumunu?
- Keşke bizim de Ahmedinejad gibi sade, mütevazı yaşayan bir cumhurbaşkanımız olsa. Hani bundan önceki cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in sade, mütevazı bir cumhurbaşkanı olduğu söyleniyordu ya… Oysa Ahmet Necdet Sezer oğlunun düğününü çankaya Köşkü’nde yapmıştı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise oğlunun düğününü köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde değil, oturacak koltuğun bile olmadığı sade, mütevazı bir evde yaptı. İşte ikisinin de adı Ahmet olan iki cumhurbaşkanının farkı. İşte iki Ahmet farkı! Bırakın Ahmet Necdet Sezer’i, ne yazık ki bizim ülkemizde “İslâmcı” denilen cumhurbaşkanı ile yöneticiler bile israfçı! En pahalı mekanlarda otururlar, en pahalı arabalara binerler, en pahalı elbiseleri giyerler, eşlerini en pahalı mücevherlerle süslerler, çocuklarını köşklerde, saraylarda, beş yıldızlı otellerde en şatafatlı törenlerle evlendirirler. Hatta çankaya Köşkü’nde kurdurdukları sazlı sözlü eğlence sofralarında misafirlerine en pahalı şarapları ikram ederler. Bunları yapanlara “İslâmcı” denebilir mi? "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız" sözünü kulağına küpe yapanlar hiç böyle davranabilir mi? “Komşusu açken tok yatan benden değildir” sözüne kulak veren hiç bunları yapabilir mi? Halkının önemli bir bölümünün yoksulluk, önemli bir bölümünün de açlık sınırında yaşadığı bir ülkenin yöneticisi böylesine zengin, şatafatlı bir yaşam sürebilir mi? Halkı açken, halkı yoksulken zengin, şatafatlı bir yaşam süren yöneticiler, bırakın İslâmi hassasiyetleri, insani, vicdani hassasiyetlerden de yoksun değiller mi? Ayrıca benim hayat felsefeme göre bir insan yükseldikçe alçakgönüllü olmalı, güçlendikçe mütevazılaşmalı, zenginleştikçe sadeleşmeli. Ama nerde bizde böyleleri?
AMERİKANCI DARBE SOLCU OLUR MU?
- Kemalist yazarlar 27 Mayıs darbesini sol bir darbe olarak niteliyorlar. Size göre 27 Mayıs sol bir darbe mi?
- Darbecilerin 27 Mayıs darbesini yapar yapmaz yayınladıkları bildirinin ilk cümlesi ne diyordu? “NATO’ya bağlıyız” diyordu. NATO demek bugün bile ABD demek değil mi? Hele 1960’ların soğuk savaş ortamında NATO, ABD’nin ta kendisiydi. NATO, ABD’nin sosyalist ülkelere karşı yürüttüğü çok boyutlu savaşın askeri örgütlenmesiydi. Kısacası, 27 Mayıs darbecilerinin “NATO’ya bağlıyız” demesi “ABD’ye bağlıyız” demekti. “Sosyalist ülkelere karşı yürütülen savaşta ABD’nin safındayız” demekti. ABD’ye böylesine bağlı olan, dolayısıyla sosyalist ülkelere karşı olan 27 Mayıs darbesi hiç solcu bir darbe olabilir mi? 27 Mayıs özünde Amerikancı bir darbedir. Zaten Türkiye’de ABD’nin desteğini almadan darbe yapmak, darbeyi yaşatmak da mümkün değildir. Ha, Kemalistler diyorlar ki, “27 Mayıs darbesiyle iktidardan düşürülen Adnan Menderes Amerikancıdır; onun partisi olan Demokrat Parti de ABD’nin desteğiyle iktidara gelmiştir”. Peki Adnan Menderes ile Demokrat Parti Amerikancıdır da, 27 Mayıs darbecileri Amerikancı değil midir? Darbeyle iktidardan düşürülen de, darbeyle iktidara gelen de Amerikancı olamaz mı? Mesela 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle iktidardan düşürülen Süleyman Demirel de Amerikancıdır, ona karşı darbe yapan generaller de Amerikancıdır. Darbeci generallerimiz ABD yöneticilerinin “Bizim oğlanlar” diye bahsedecekleri kadar Amerikancıdır. Amerika işine geldiği için iktidara getirdiklerini, işine gelmediği anda iktidardan da götürebilir. Bir Amerikancıyı iktidardan indirebilir, bir başka Amerikancıyı iktidara getirebilir. Kaldı ki bu ülkede ABD yöneticilerinin “Bizim oğlanlar” dediği darbecilerden daha büyük Amerikancı var mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.